Nazim Hikmet Siirleri bölümüne hos geldiniz
Indeks sayfasinda söylemistim, biz Nazim Hikmet`in eserlerini okuyarak
büyüdük diye.Iste asagida bu siirlerden bir kismini bulabilirsiniz.
Su an icin herhangi bir düzene göre siralanmis degiller, elimden
gelirse daha düzenli bir hale getirmeye calisacagim.
Büyük Usta Nazim Hikmet`in anisina saygiyla...
KUVAYI MILLIYE DESTANI-BUYUK TAARRUZ
Daglarda tek
tek
atesler yaniyordu.
Ve yildizlar öyle IsIltIlI öyle ferahtilar ki
sayak kalpakli adam
nasil ve ne zaman gelecegini bilmeden
güzel, rahat günlere inaniyordu
ve gülen biyiklariyla duruyordu ki mavzerinin yaninda,
birden bire bes adim saginda onu gördü.
Pasalar onun arkasindaydilar.
O, saati sordu.
Pasalar `üc' dediler.
Sarisin bir kurda benziyordu.
Ve mavi gözleri cakmak cakmakti.
Yürüdü ucurumun kenarina kadar,
egildi durdu.
Biraksalar
ince uzun bacaklari üstünde yaylanarak
ve karanlikta akan bir yildiz gibi kayarak
Kocatepe'den Afyon Ovasi'na atlayacakti.
Nazim Hikmet
YASAMAYA DAIR -I-
Yasamak sakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yasayacaksin
bir sincap gibi mesela,
yani yasamin disinda ve ötesinde hiçbir sey beklemeden,
yani, bütün isin gücün yasamak olacak.
Yasamayi ciddiye alacaksin,
yani o derecede, öylesine ki,
mesela, kollarin bagli arkadan, sirtin duvarda,
yahut, kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleginle bir laboratuvarda
insanlar için ölebileceksin.
hem de yüzünü bile görmedigin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamisken,
hem de en güzel, en gerçek seyin
yasamak oldugunu bildigin halde.
Yani, öylesine ciddiye alacaksin ki yasamayi,
yetmisinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalir diye degil,
ölmekten korktugun halde ölüme inanmadigin için,
yasamak, yani agir bastigindan.
1947
YASAMAYA DAIR -II-
Diyelim ki hastayiz
hem de agir
hem de ameliyatlik,
yani beyaz masadan
kalkmama ihtimali de var.
Duymamak mümkün degilse de biraz erken gitmenin kederini
biz yine de gülecegiz anlatilan bektasi fikrasina,
hava yagmurlu mu, diye bakacagiz pencereden,
yahut da yine sabirsizlikla bekleyecegiz
ajans haberlerini...
Diyelim ki, dövüsülmeye deger birseyler için,
diyelim ki, cephedeyiz.
Daha orada ilk hücumda, daha o gün
yüzükoyun kapaklanip ölmek de mümkün.
Tuhaf bir hinçla bilecegiz bunu,
fakat yine de çildirasiya merak edecegiz
belki yillarca sürecek olan savasin sonunu.
Diyelim ki, hapisteyiz.
Yasimiz da elliye yakin,
daha da on sekiz sene olsun açilmasina demir kapinin.
Yine de disariyla beraber yasayacagiz,
insanlari, hayvanlari, kavgasi ve rüzgariyla
yani duvarin arkasindaki disariyla.
Yani, nasil, nerede olursak olalim
hic ölünmeyecekmis gibi yasanacak...
1948
YASAMAYA DAIR -III-
Bu dünya soguyacak,
yildizlarin arasinda bir yildiz,
hem de en ufaciklarindan,
mavi kadifede bir yaldiz zerresi yani,
yani, bu koskocaman dünyamiz.
Bu dünya soguyacak günün birinde,
hatta bir buz yigini
yahut ölü bir bulut gibi degil de,
bos bir ceviz gibi yuvarlanacak
zifiri karanlikta uçsuz bucaksiz..
Simdiden çekilecek acisi bunun,
duyulacak mahzunlugu simdiden.
Böylesine sevilecek dünya
yasadim diyebilmen için...
1948 Subat
Nazim Hikmet
TAHIRLE ZUHRE MESELESI
Tahir olmak da ayip degil Zuhre olmak da
hatta sevda yüzünden ölmek de ayip degil,
bütün is Tahirle Zühre olabilmekte
yani yürekte.
Mesela bir barikatta dövüserek
mesela kuzey kutbuna kesfe giderken
mesela denerken damarlarinda bir serumu
ölmek ayip olur mu?
Tahir olmak da ayip degil Zühre olmak da
hatta sevda yüzünden ölmek de ayip degil.
Seversin dünyayi doludizgin
ama o bunu farkinda degildir
ayrilmak istemezsin dünyadan
ama o senden ayrilacak
yani sen elmayi seviyorsun diye
elmanin da seni sevmesi sart mi?
Yani Tahiri Zühre sevmeseydi artik
yahut hic sevmeseydi
Tahir ne kaybederdi Tahirliginden?
Tahir olmak da ayip degil Zühre olmak da
hatta sevda yüzünden ölmek de ayip degil.
1949
Nazim Hikmet
Yatar Bursa Kalesinde 4
DAVET
Dörtnala gelip Uzak Asya'dan
Akdenize bir kisrak basi gibi uzanan
Bu memleket bizim!
Bilekler kan icinde, disler kenetli
ayaklar ciplak
Ve ipek bir haliya benzeyen toprak
Bu cehennem, bu cennet bizim!
Kapansin el kapilari bir daha acilmasin
Yok edin insanin insana kullugunu
Bu davet bizim!
Yasamak bir agac gibi tek ve hür
Ve bir orman gibi kardescesine
Bu hasret bizim!
Nazim Hikmet
21-1-1924
Lambayi yakma, birak,
sari bir insan basi
düsmesin pencereden kara.
Kar yagiyor
karanliklara.
Kar yagiyor
ve ben hatirliyorum.
Kar...
Üflenen bir mum gibi söndü
koskocaman isiklar...
Ve sehir
kör bir insan gibi kaldi
altinda yagan karin.
Lambayi yakma birak!
Kalbe bir bicak gibi giren hatiralarin
dilsiz olduklarini anliyorum.
Kar yagiyor
ve ben hatirliyorum.
Nazim Hikmet
VAPUR
Yürek degil be, carikmis bu, manda gönünden,
teper ha babam teper
paralanmaz
teper tasli yollari.
Bir vapur gecer Varna önünden,
uy Karadeniz'in gümüs telleri,
bir vapur gecer Bogaz'a dogru.
Nazim usulcacik oksar vapuru,
yanar elleri...
27 Mayis 1957, Varna
VASIYET
Yoldaslar, nasip olmazsa görmek o günü,
ölürsem kurtulustan önce yani,
alip götürün
Anadolu'da bi köy mezarligina gömün beni,
Hasan beyin vurdurdugu
irgat Osman yatsin bir yanimda
ve cavdarin dibinde topraga cocuklayip
kirki cikmadan ölen sehit Ayse öbür yanimda.
Traktörle türküler gecsin alt basindan mezarligin
seher aydinliginda taze insan, yanik benzin kokusu,
tarlalar ortamali, kanallarda su,
ne kuraklik, ne candarma korkusu.
Biz bu türküleri elbette isitecek degiliz,
topragin altinda yatar upuzun
cürür kara dallar gibi ölüler,
topragin altinda sagir, kör, dilsiz.
Ama bu türküleri söylemisim ben,
daha onlar düzülmeden
duymusum yanik benzin kokusunu
traktörlerin resmi bile cizilmeden.
Komsulara gelince,
sehit Ayse'yle irgat Osman,
cektiler büyük hasreti sagliklarnda
belki farkinda bile olmadan.
Yoldaslar, ölürsem o günden önce yani,
öylece gibi de görünüyor
Anadolu'da bir köy mezarligina gömün beni
ve de uyarina gelirse
tepemde bir de cinar olursa
tas mas da istemez hani.
NAZIM HIKMET
(1953)
GUNESI ICENLERIN TURKUSU
Bu bir türkü:-
toprak canaklarda
günesi icenlerin türküsü!
Bu bir örgü:-
alev bir sac örgüsü!
kivraniyor;
kanli, kizil bir mes'ale gibi yaniyor
esmer alinlarinda
bakir ayaklari ciplak kahramanlarin!
Ben de gördüm o kahramanlari,
ben de sardim o örgüyü,
ben de onlarla
günese giden
köprüden gectim!
Ben de ictim toprak canaklarda günesi.
Ben de söyledim o türküyü!
Yüregimiz topraktan aldi hizini;
altin yeleli aslanlarin agzini
yirtarak
gerindik!
Sicradik;
simsekli rüzgarlara bindik!.
Kayalardan
kayalarla kopan kartallar
cirpiyor isikta yaldizlanan kanatlarini.
Alev bilekli süvariler kamciliyor
saha kalkan atlarini!
AKIN VAR
GÜNESE AKIN!
GÜNESI ZAPTEDECEGIZ
GÜNESIN ZAPTI YAKIN!
Düsmesin bizimle yola:
evinde aglayanlarin
gözyaslarini
boynunda agir bir
zincir
gibi tasiyanlar!
Biraksin pesimizi
kendi yüreginin kabugunda yasayanlar!
Iste:
su günesten
düsen
ateste
milyonlarca kirmizi yürek yaniyor!
Sen de cikar
gögsünün kafesinden yüregini;
su günesten
düsen
atese firlat;
yüregini yüreklerimizin yanina at!
AKIN VAR
GÜNESE AKIN!
GÜNESI ZAPTEDECEGIZ
GÜNESIN ZAPTI YAKIN!
Biz topraktan, atesten, sudan, demirden dogduk!
Günesi emziriyor cocuklarimiza karimiz,
toprak kokuyor bakir sakallarimiz!
Nes'emiz sicak!
kan kadar sicak,
delikanlilarin rüyalarinda yanan
o <>
kadar sicak!
Merdivenlerimizin cengelini yildizlara asarak,
ölülerimizin baslarina basarak
yükseliyoruz
günese dogru!
Ölenler
dögüserek öldüler;
günese gömüldüler.
Vaktimiz yok onlarin matemini tutmaya!
AKIN VAR
GÜNESE AKIN!
GÜNESI ZAPTEDECEGIZ
GÜNESIN ZAPTI YAKIN!
Üzümleri kan damlali kirmizi baglar tutuyor!
Kalin tugla bacalar
kivranarak
ötüyor!
Haykirdi en önde giden,
emreden!
Bu ses!
Bu sesin kuvveti,
bu kuvvet
yarali ac kurtlarin gözlerine perde
vuran,
onlari olduklari yerde
durduran
kuvvet!
Emret ki ölelim
emret!
Günesi iciyoruz sesinde!
Cosuyoruz,
cosuyor!..
Yanginli ufuklarin dumanli perdesinde
mizraklari gögü yirtan atlilar kosuyor!
AKIN VAR
GÜNESE AKIN!
GÜNESI ZAPTEDECEGIZ
GÜNESIN ZAPTI YAKIN!
TOPRAK BAKIR
GÖK BAKIR.
HAYKIR GÜNESI ICENLERIN TÜRKÜSÜNÜ,
HAY-KIR
HAYKIRALIM!
Nazim Hikmet--1924
ASYA AFRIKA YAZARLARINA
Kardeslerim
bakmayin sari sacli olduguma
ben Asyaliyim
bakmayin mavi gözlu olduguma
ben Afrikaliyim
agaclar kendi dibinde gölge vermez benim orda
sizin ordakiler gibi tipki
benim orda arslanin agzindadir ekmek
ejderler yatar basinda cesmelerin
ve ölünür benim orda ellisine basilmadan
sizin ordaki gibi tipki
bakmayin sari sacli oldugumua
ben Asyaliyim
bakmayin mavi gözlü olduguma
ben Afrikaliyim
okuyup yazma bilmez yüzde sekseni benimkilerin
siirler gezer agizdan agiza türküleserek
siirler bayraklasabilir benim orda
sizin ordaki gibi
kardeslerim
siska öküzün yanina kosulup siirlerimiz
topragi sürebilmeli
pirinc tarlalarinda batakliga girebilmeli
dizlerine kadar
bütün sorulari sorabilmeli
bütün isiklari derebilmeli
yol baslarinda durabilmeli
kilometre taslari gibi siirlerimiz
yaklasan düsmani herkesten önce görebilmeli
cengelde tamtamlara vurabilmeli
ve yeryüzünde tek esir yurt tek esir insan
gökyüzünde atomlu tek bulut kalmayincaya kadar
mali mülkü akli fikri cani neyi varsa verebilmeli
büyük hürriyete siirleimiz
1962
Nazim Hikmet
Son Siirleri 7
AYAGA KALKIN EFENDILER
Behey! kaburgalarinda ates bir yürek yerine
idare lambasi yanan adam!
Behey armut satar gibi
san'ati okkayla satan san'atkar!
Ettigin kar
kalmayacak yanina!
soksan da kafani dükkanina,
dükkanini yedi kat yerin dibine soksan;
yine atesimiz seni
yagli saclarindan tutusturarak
bir türbe mumu gibi damla damla eritecek!
Cek elini san'atin yakasindan
cek!
Cekiniz!
Biyiklari pomadli ahenginiz
süzüyor gözlerini hala
<> karsi!
Fakat bugün
agzimizdaki ates borularla
caliniyor yeni san'atin marsi!
Yeter artik Yenicami tirasi,
yeter!
Ayaga kalkin efendiler...
Nazim Hikmet - 1925
Ben
senden once ölmek isterim.
Gidenin arkasindan gelen
gideni bulacak mi zannediyorsun?
Ben zannetmiyorum bunu.
Iyisi mi,beni yaktirirsin,
odanda ocagin üstüne korsun
icinde bir kavanozun.
Kavanoz camdan olsun,
seffaf, beyaz camdan olsun
ki icinde beni görebilesin
Fedakarligimi anliyorsun :
vazgectim toprak olmaktan,
vazgectim cicek olmaktan
senin yaninda kalabilmek icin.
Ve toz oluyorum
yasiyorum yaninda senin.
Sonra, sen de ölünce
kavanozuma gelirsin.
Ve orada beraber yasariz
külümün icinde külün
ta ki bir savruk gelin
yahut vefasiz bir torun
bizi ordan atana kadar...
Ama biz
o zamana kadar
o kadar
karisacagiz
ki birbirimize,
atildigimiz cöplükte bile zerrelerimiz
yan yana düsecek.
Topraga beraber dalacagiz.
Ve bir gün yabani bir cicek
bu toprak parcasindan nemlenip filizlenirse
sapinda muhakkak
iki cicek acacak :
biri sen
biri de ben.
Ben
daha ölümü düsünmüyorum.
Ben daha bir cocuk doguracagim
Hayat tasiyor icimden.
Kayniyor kanim.
Yasayacagim, ama cok, pek cok,
ama sen de beraber.
Ama ölüm de korkutmuyor beni.
Yalniz pek sevimsiz buluyorum
bizim cenaze seklini.
Ben ölünceye kadar da
Bu düzelir herhalde.
Hapisten cikmak ihtimalin var mi bugünlerde?
Icimden bir sey :
belki diyor.
18 Subat 1945
Piraye Nazim Hikmet
MEMET
Karsi yaka memleket,
sesleniyorum Varna'dan,
isitiyor musun?
Memet! Memet!
Karadeniz akiyor durmadan,
deli hasret, deli hasret,
oglum, sana sesleniyorum,
isitiyor musun?.
Memet! Memet!
Varna, 29 Mayis 1957
NIKBINLIK
Güzel günler görecegiz cocuklar,
günesli günler
göre-
-cegiz...
Motorlari maviliklere sürecegiz cocuklar,
IsIklI maviliklere
süre-
-cegiz...
Actik miydi hele bir
son vitesi,
adedi devir.
Motorun sesi.
Uuuuuuuy! cocuklar kim bilir
ne harikuladedir
160 kilometre giderken öpüsmesi...
Hani simdi bize
cumalari, pazarlari cicekli bahceler vardir,
yalniz cumalari
yalniz pazarlari..
Hani simdi biz
bir peri masali dinler gibi seyrederiz
IsIklI caddelerde magazalari,
hani bunlar
77 katli yekpare camdan magazalardir.
Hani simdi biz haykiririz
Cevap:
acilir kara kapli kitap:
zindan..
kayis kapar kolumuzu
kirilan kemik kan.
Hani simdi bizim soframiza
haftada bir et gelir.
Ve
cocuklarimiz isten eve
sapsari iskelet gelir..
Hani simdi biz...
Inanin:
güzel günler görecegiz cocuklar
günesli günler
göre-
-cegiz.
Motorlari maviliklere sürecegiz cocuklar
IsIklI maviliklere
süre-
cegiz.....
1930
Nazim Hikmet
835 Satir 1.
BIR HAZIN HÜRRIYET
Satarsin gözlerinin dikkatini, ellerinin nurunu,
bir lokma bile tatmadan yogurursun
bütün nimetlerin hamurunu.
Büyük hürriyetinle calisirsin el kapisinda,
anani aglatani Karun etmek hürriyetiyle hürsün|
Sen dogar dogmaz dikilirler tepene,
isler ömrün boyunca durup dinlenmeden yalan
degirmenleri,
büyük hürriyetinle parmagin sakaginda düsünürsün
vicdan hürriyetiyle hürsün|
Basin ensenden kesik gibi düsük,
kollarin iki yaninda upuzun,
büyük hürriyetinle dolasip durursun,
issiz kalmak hürriyetiyle hürsün|
En yakin insaninmis gibi verirsin memleketini,
günün birinde, mesela, Amerika'ya ciro ederler onu
seni de büyük hürriyetinle beraber,
hava üssü olmak hürriyetiyle hürsün|
Yapisir yakana kopasi elleri Valstrit'in,
günün birinde, diyelim ki, Kore'ye gönderilebilirsin,
büyük hürriyetinle bir cukura doldurulabilirsin,
mechul asker olmak hürriyetiyle hürsün|
Bir alet, bir sayi, bir vesile gibi degil|
insan gibi yasamaliyiz dersin,
büyük hürriyetinle basarlar kelepceyi,
yakalanmak, hapse girmek, hatta asilmak hürriyetinle
hürsün|
Ne demir, ne tahta, ne tül perde var hayatinda,
hürriyeti secmene luzum yok
hürsün.
Bu hürriyet hazin sey yildizlarin altinda.
1951, Nazim HIKMET'in BU MEMLEKET BIZIM adli kitabindan.
BUGÜN PAZAR
Bugün pazar.
Bugün beni ilk defa günese cikardilar.
Ve ben ömrümde ilk defa gökyüzünün
bu kadar benden uzak
bu kadar mavi
bu kadar genis olduguna sasarak
kimildamadan durdum.
Sonra saygiyla topraga oturdum,
dayadim sirtimi duvara.
Bu anda ne düsmek dalgalara,
bu anda ne kavga, ne hürriyet, ne karim.
Toprak, gunes ve ben...
Bahtiyarim...
NAZIM HIKMET
GOZLERIMIZ
Gozlerimiz
seffaf
temiz
damlalardir.
Her damlada
demire can veren dehamizin
bir kucucuk
zerresi vardir..
Seffaf
temiz
damlalariyla gozlerimiz
bir umman icinde o kadar birlesti ki,
kayniyan suda buzu
nasil eritirsiniz,
iste biz de
birbirimizde
oyle kaybolduk.
Yukseldi gozlerimizin saheseri
demire can veren dehayi bulduk.
Seffaf
temiz
damlalariyla gozlerimiz,
bir umman icinde birlesmeseydi eger,
her zerre
dagilsaydi baska bir yere,
dinamolarla turbinleri ciftlestirerek,
celik daglari suda kof bir kelek gibi donduremezdik..
Ve gozlerimizi yakan
gecenin atesini
$amasiz kibrit gibi sonduremezdik..
Nazim Hikmet-1922
835 Satir...
HASRET
yuz yil oldu yuzunu gormeyeli
belini sarmayali
gozunun icinde durmayali
aklinin aydinligina sorular sormayali
dokunmayali sicakligina karninin.
yuz yildir bekler beni
bir sehirde bir kadin.
ayni daldaydik ayni daldaydik
ayni daldan dusup ayrildik
aramizda yuz yillik zaman
yol yuz yillik.
yuz yildir alaca karanlikta
kosuyorum ardindan.
Nazim Hikmet
MEMLEKETIMI SEVIYORUM
Memleketimi seviyorum:
Cinarlarinda kolan vurdum, hapisanelerinde yattim.
Hicbir sey gidermez ic sIkIntImI
memleketimin sarkilari ve tutunu gibi.
Memleketim:
Bedreddin, Sinan, Yunus Emre ve Sakarya,
kursun kubbeler ve fabrika bacalari
benim o kendi kendimden bile gizleyerek
sarkik biyikleri altindan gulen halkimin eseridir.
Memleketim
Memleketim ne kadar genis:
dolasmakla bitmez tukenmez gibi geliyor insana.
Edirne, Izmir, Ulukisla, Maras, Trabzon, Erzurum.
Erzurum yaylasini yalniz turkulerinden taniyorum
ve guneye
pamuk isleyenlere gitmek icin
Toroslardan bir kere olsun gecemedim diye
utaniyorum.
Memleketim:
develer, tiren, Ford arabalari ve hasta esekler,
kavak , sogut ve kirmizi toprak.
Memleketim.
Cam ormanlarini, en tatli sulari ve dag basi gollerini seven alabalik
ve onun yarim kilolugu
pulsuz gumus derisinde kiziltilarla
Bolu'nun Abant golunde yuzer.
Memleketim:
Ankara ovasinda keciler:
kumral, ipekli, uzun kurklerin parildamasi.
Yagli, agir findigi Giresun'un
Al yanaklari mis gibi kokan Amasya Elmasi,
zeytin, incir, kavun ve renk renk salkim salkim uzumler
ve sonra kara saban
ve sonra kara sigir:
ve sonra: ileri, guzel, iyi
her seyi
hayran bir cocuk sevinci ile kabule hazir
caliskan, namuslu, yigit insanlarim
yari ac, yari tok
yari esir...
YINE MEMLEKETIM USTUNE SOYLENMISTIR
Memleketim, memleketim, memleketim,
ne kasketim kaldi senin ora isi
ne yollarini tasimis ayakkabim,
son mintanin da sirtimda paralandi coktan,
sile bezindendi.
Sen simdi yalniz sacimin akinda,
enfarktinda yuregimin,
alnimin cizgilerindesin memleketim,
memleketim,
memleketim... (PIRAG 8 Nisan 1958)
SENI DUSUNMEK
seni dusunmek guzel sey
seni dusunmek umitli sey
dunyanin en guzel sesinden
en guzel sarkiyi dinlemek gibi bir sey
fakat artik umit yetmiyor bana
ben artik sarki dinlemek degil
sarki soylemek istiyorum
seni dusunmek guzel sey
NAZIM HIKMET
YINE SANA DAIR
Sende, ben, kutba giden bir geminin serguzestini,
sende, ben, kumarbaz macerasini kesiflerin,
sende uzakligi,
sende, ben, imkansizlgi seviyorum.
Gunesli bir ormana dalar gibi dalmak gozlerine
ve kan ter icinde, ac ve ofkeli,
ve bir avci istihasiyla etini dislemek senin.
Sende, ben, imkansizligi seviyorum,
fakat asla umitsizligi degil...
1948
Nazim Hikmet
Siirler 4.
DÜNYANIN EN TUHAF MAHLUKU
Akrep gibisin kardesim,
korkak bir karanlik içindesin akrep gibi...
Serçe gibisin kardesim,
serçenin telasi içindesin.
Midye gibisin kardesim,
midye gibi kapali rahat.
Ve sönmüs bir yanardag agzi gibi korkunçsun kardesim.
Bir degil,
bes degil,
milyonlarcasin maalesef.
Koyun gibisin kardesim,
gocuklu celep kaldirinca sopasini
sürüye katiliverirsin
ve adeta magrur, kosarsin salhaneye.
Dünyanin en tuhaf mahlukusun yani,
hani su derya içinde olup
deryayi bilmiyen baliktan da tuhaf.
Ve bu dünyada, bu zulüm
senin sayende.
Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek
ve hala sarabimizi vermek için
üzüm gibi eziliyorsak,
kabahat senin
demege de dilim varmiyor ama,
kabahatin çogu senin, canim kardesim!
1949
BUYUK INSANLIK
Buyuk insanlik gemide guverte yolcusu
tirende ucuncu mevki
sosede yayan
buyuk insanlik.
Buyuk insanlik sekizinde ise gider
yirmisinde evlenir
kirkinda olur
buyuk insanlik.
Ekmek buyuk insanliktan baska herkese yeter
pirinc de oyle
seker de oyle
kumas da oyle
kitap da oyle
buyuk insanliktan baska herkese yeter
Buyuk insanligin topraginda golge yok
sokaginda fener
penceresinde cam
ama umudu var buyuk insanligin
umutsuz yasanmiyor.
1958
Nazim Hikmet
Yeni Siirler 6
Onlar umidin dusmanidir, sevgilim,
akar suyun,
meyve caginda agacin,
serpilip gelisen hayatin dusmani.
Cunku olum vurdu damgasini alinlarina:
- curuyen dis, dokulen et-,
bir daha geri donmemek uzre yikilip gidecekler.
Ve elbette ki, sevgilim, elbet,
dolasacaktir elini kolunu sallaya sallaya,
dolasacaktir en sanli elbisesiyle: isci tulumuyla
bu guzelim memlekette hurriyet....
Nazim Hikmet-1945
Bursada havlucu Recebe,
Karabuk fabrikasinda tesviyeci Hasana dusman,
fakir-koylu Hatce kadina,
irgat Suleymana dusman,
sana dusman, bana dusman,
dusunen insana dusman,
vatan ki bu insanlarin evidir,
sevgilim, onlar vatana dusman...
Nazim Hikmet - 1945
25 Eylul 1945
Meydan yerinde kampana vurdu.
Nerdeyse koguslarin kapilari kapanir.
Bu sefer hapislik uzun surdu biraz :
8 yil...
Yasamak umitli bir istir, sevgilim.
Yasamak :
seni sevmek gibi ciddi bir istir.
Nazim Hikmet - 1946
DON KISOT
Ölümsüz gençligin sövalyesi,
ellisinde uyup yüreginde çarpan aklina
bir Temmuz sabahi fethine çikti
güzelin, dogrunun ve haklinin:
Önünde magrur, aptal devleriyle dünya,
altinda mahzun ve kahraman Rosinant'i.
Bilirim, hele bir düsmeye gör hasretin halisine, hele bir de tam okka
dört yüz dirhemse yürek, yolu yok, Don Kisot'um benim, yolu yok,
yel degirmenleriyle dövüsülecek.
Haklisin, elbette senin Dulsinya'ndir dünyanin en güzel kadini,
elbette sen haykiracaksin bunu
bezirganlarin suratina,
ve alasagi edecekler seni
bir temiz pataklayacaklar seni.
Fakat sen, yenilmez sövalyesi susuzlugumuzun, sen, bir alev gibi
yanmakta devam edeceksin
agir, demir kabugunun içinde
ve Dulsinya bir kat daha güzellesecek.
1947
Nazim Hikmet
Tüm Eserleri 7.
GOZLERIN
Gozlerin gozlerin gozlerin
ister hapisaneme, ister hastaname gel,
gozlerin gozlerin gozlerin hep guneste,
su mayis ay sonlarinda oyledir iste
Antalya tarafinda ekinler seher vakti.
Gozlerin gozlerin golzerin
kac defa karsimda agladilar
cirilciplak kaldi gozlerin
alti aylik cocuk gozleri gibi kocaman ve cirilciplak,
fakat bir gun bile gunessiz kalmadilar.
Gozlerin gozlerin gozlerin,
gozlerin bir mahmurlasmayagorsun
sevincli bahtiyar
alabildigine akilli ve mukemmel
dillere destan bir seyler oluyor dunyaya sevdasi insanin.
Gozlerin gozlerin gozlerin,
sonbaharda oyledir iste kestanelikleri Bursa'nin
ve yaz yagmurundan sonra yapraklar
ve her mevsim ve her saat Istanbul.
Gozlerin gozlerin gozlerin,
gun gelecek gulum, gun gelecek,
kardes insanlar birbirine
senin gozlerinle bakacaklar gulum,
senin gozlerinle bakacaklar.
1956
Nazim Hikmet
Yeni Siirleri 6.
MEMEDE SON MEKTUBUMDUR
Bir yandan cellatlar girdi araya,
Bir yandan, oyun etti bana
bu mendebur yurek,
Nasip olmayacak Memed'im yavrum,
seni bir daha gormek.
Biliyorum,
bugday basagi gibi delikanli olacaksin,
ben de oyleydim gencligimde,
kumral, ince, uzun;
gozlerin ananinkiler gibi kocaman,
bazen de bir parca bir tuhaf mahzun;
alnin alabildigine aydinlik;
herhalde sesin de olacak
- berbatti benimkisi -
turkuler doktureceksin yanik mi yanik...
Konusmasini mi bileceksin
- ben de becerirdim o isi
sinirlenmedigim zamanlar -
bal damlayacak dilinden.
Vay, Memet, kizlarin cekecegi var
senin elinden.
Muskuldur
babasiz buyutmek erkek evladi.
Anani uzme oglum,
ben guldurmedim yuzunu,
sen guldur.
Anan,
ipek gibi kuvvetli, ipek gibi yumusak;
anan,
nineliginde bile guzel olacak
onu ilk gordugum gunku gibi,
Bogazici'nde,
on yedisinde
ay isigi, gunisigi, can erigi,
dunya guzeli.
Anan,
ayrildik bir sabah,
bulusmak uzre,
bulusamadik.
Anan,
analarin en iyisi en akillisi,
yuz yil yasar insallah...
Olmekten, oglum korkmuyorum,
ama ne de olsa
is arasinda bazen
irkilip ansizin,
yahut yalnizliginda uyku oncesinin
gunleri saymak biraz zor.
Dunyada doymak olmuyor, Memet,
doymak olmuyor...
Dunyada kiraci gibi degil,
yazliga gelmis gibi de degil,
yasa dunyada babanin eviymis gibi...
Tohuma, topraga, denize inan.
Insana hepsinden once.
Bulutu, makinayi, kitabi sev,
insani hepsinden once.
Kuruyan dalin
sonen yildizin
sakat hayvanin
duy kederini,
hepsinden once de insanin.
Sevindirsin seni cumlesi nimetlerin
sevindirsin seni karanlik ve aydinlik,
sevindirsin seni dort mevsim.
ama hepsinden once insan sevindirsin seni.
Memet,
memleketler icinde bir sirin memlekettir
Turkiye,
bizim memleket,
insani da,
su katilmamisi,
caliskandir, agirbasli, yigittir,
ama dehsetli fakir.
.............
...............
Memet,
ben dilimden, turkulerimden,
tuzumdan, ekmegimden uzakta,
anana hasret, sana hasret,
yoldaslarima, halkima hasret olecegim,
ama surgunde degil,
gurbet ellerde degil,
olecegim ruyalarimin memleketinde,
beyaz sehrinde en guzel gunlerimin.
.............
...............
OTOBIYOGRAFI
1902'de dogdum
dogdugum sehre dönmedim bir daha
geriye dönmeyi sevmem
üç yasimda Halep'te pasa torunlugu ettim
on dokuzumda Moskova'da komünist Üniversite ögrenciligi
kirk dokuzumda yine Moskova'da Tseka-Parti konuklugu
ve on dördümden beri sairlik ederim
kimi insan otlarin kimi insan baliklarin çesidini bilir
ben ayriliklarin
kimi insan ezbere sayar yildizlarin adini
ben hasretlerin
hapislerde de yattim büyük otellerde de
açlik çektim açlik girevi de içinde ve tatmadigim yemek yok gibidir
otuzumda asilmami istediler
kirk sekizimde Baris Madalyasinin bana verilmesini
verdiler de
otuz altimda yarim yilda geçtim dört metre kare betonu
elli dokuzumda on sekiz saatta uçtum Pirag'dan Havana'ya
Lenin'i görmedim nöbet tuttum tabutunun basinda 924'de
961'de ziyaret ettigim anitkabri kitaplaridir
partimden koparmaga yeltendiler beni
sökmedi
yikilan putlarin altinda da ezilmedim
951'de bir denizde genç bir arkadasla yürüdüm üstüne ölümün
52'de çatlak bir yürekle dört ay sirtüstü bekledim ölümü
sevdigim kadinlari deli gibi kiskandim
su kadarcik haset etmedim Sarlo'ya bile
aldattim kadinlarimi
konusmadim arkasindan dostlarimin
içtim ama aksamci olmadim
hep alnimin teriyle çikardim ekmek parami ne mutlu bana
baskasinin hesabina utandim yalan söyledim
yalan söyledim baskasini üzmemek için
ama durup dururken de yalan söyledim
bindim tirene uçaga otomobile
çogunluk binemiyor
operaya gittim
çogunluk gidemiyor adini bile duymamis operanin
çogunlugun gittigi kimi yerlere de ben gitmedim 21'den beri
camiye kiliseye tapinaga havraya büyücüye
ama kahve falima baktirdigim oldu
yazilarim otuz kirk dilde basilir
Türkiye'mde Türkçemle yasak
kansere yakalanmadim daha
yakalanmam da sart degil
basbakan filan olacagim yok
meraklisi da degilim bu isin
bir de harbe girmedim
siginaklara da inmedim gece yarilari
yollara da düsmedim pike yapan uçaklarin altinda
ama sevdalandim altmisima yakin
sözün kisasi yoldaslar
bugün Berlin'de kederden gebermekte olsam da
insanca yasadim diyebilirim
ve daha ne kadar yasarim
basimdan neler geçer daha
kim bilir
Nazim Hikmet - 1961
EN MUHIM MESELE
Toprak doyurasi gozleri doymuyor
Cok cok para kazanmak istiyorlar;
oldurmemiz, olmemiz lazim geliyor
cok cok para kazanmalari icin.
Elbet de asikare yapmiyorlar bunu :
renk renk fener asmislar kuru dallara,
yalanlari salmislar yollara,
hepsinin de kuyrugu telli pullu.
Davullar dovuluyor pazar yerinde
cadirlarda kaplan adam, deniz kizi, kesik bas,
pembe donlu canbazlar tellerin uzerinde
hepsininde yuzu gozu boyali.
Aldanip aldanmamak,
Iste butun mesele.
Aldanmazsak : variz!
Aldanirsak : yok!
Nazim Hikmet 1951
NE GUZEL SEY HATIRLAMAK SENI...
Ne guzel sey hatirlamak seni;
Olum ve zafer haberleri icinden.
hapiste
ve yasim kirki gecmis iken...
Ne guzel sey hatirlamak seni;
Bir mavi kumasin ustunde unutulmus
elin
ve saclarinda
vakur yumusakliginda canimin ici
Istanbul topraginin...
icimde ikinci bir insan gibidir
seni sevmek saadeti...
Parmaklarin ucunda kalan kokusu
sardunya yapraginin
gunesli bir rahatlik
ve etin daveti;
kipkizil cizgilerle bolunmus
sicak
koyu bir karanlik...
Ne guzel sey hatirlamak seni;
yazmak sana dair
hapiste sirtustu yatip seni dusunmek,
filanca gun, falanca yerde soyledigin
soz,
kendisi degil
edasindaki dunya...
Ne guzel sey hatirlamak seni;
Sana tahtadan birseyler oymaliyim yine:
bir cekmece
bir yuzuk,
ve uc metre kadar ince ipekli
dokumaliyim.
Ve hemen
firlayarak yerimden
penceremde demirlere yapisarak
hurriyetin sutbeyaz maviligine
sana yazdiklarimi bagira bagira
okumaliyim...
Ne guzel sey hatirlamak seni;
Olum ve zafer haberleri icinden,
hapiste
ve yasim kirki gecmis iken...
NAZIM HIKMET
KELIMELERIN
Bu gec vakit
bu sonbahar gecesinde
kelimelerinle doluyum.
Zaman gibi, madde gibi ebedi,
goz gibi ciplak,
el gibi agir
ve yildizlar gibi piril piril
kelimeler.
Kelimelerin geldiler bana
yureginden, kafandan, etindendiler.
Kelimelerin getirdiler seni,
onlar: ana
onlar: kadin
ve yoldas olan...
Mahzundular, aciydilar, sevincli,
umutlu,
kahramandilar,
kelimelerin insandilar...
NAZIM HIKMET
Mavi Liman
Cok yorgunum, beni bekleme kaptan.
Seyir defterini baskasi yazsin.
Cinarli, kubbeli, mavi bir liman.
Beni o limana cikaramazsin...
(N. Hikmet, 1957)
BEN SENI ISTERIM
Ruzgar akar gider,
ayni kiraz dali bir kere bile
Sallanmaz ayni ruzgarla.
Agacta kuslar civildasir:
kanatlar ucmak ister
Kapi kapali:
zorlayip acmak ister.
Ben seni isterim:
senin gibi guzel,
dost
ve sevgili olsun hayat...
Biliyorum henuz bitmedi
sefaletin ziyafeti...
Bitecek fakat...
NAZIM HIKMET
***
MAVI GOZLU DEV,MINNACIK
KADIN
VE HANIMELLERI
O mavi gozlu bir devdi.
Minnacik bir kadin sevdi.
Kadinin hayali minnacik bir evdi,
bahcesinde ebruliii
hanimeli acan bir ev.
Bir dev gibi seviyordu dev
Ve elleri oyle buyuk isler icin
hazirlanmisti ki devin,
yapamazdi yapisini
calamazdi kapisini
bahcesinde ebruliii
hanimeli
acan evin.
O mavi gozlu bir devdi.
Minnacik bir kadin sevdi.
Mini minnacikti kadin.
Rahata acikti kadin,
yoruldu devin buyuk yolunda.
Ve elveda! deyip mavi gozlu deve
girdi zengin bir cucenin kolunda
bahcesinde ebruliii
hanimeli
acan eve.
Simdi anliyor ki mavi gozlu dev.
Dev gibi sevgilere mezar bile olamaz,
bahcesinde ebruliii
hanimeli
acan ev...
NAZIM HIKMET
***
GOZLERINE BAKARKEN
Gozlerine bakarken
gunesli bir toprak kokusu
vuruyor basima,
bir bugday tarlasinda, ekinlerin icinde
kayboluyorum...
Yesil piriltilarla ucsuz bucaksiz bir
ucurum
durup dinlenmeden degisen ebedi madde
gibi gozlerin:
sirrini hergun bir parca veren
fakat hicbir zaman
busbutun teslim olmayacak olan...
NAZIM HIKMET
ONLAR
Onlar ki toprakta karinca,
suda balik,
havada kus kadar
cokturlar;
korkak,
cesur,
cahil,
hakim
ve cocukturlar
ve kahreden ve
yaratan ki onlardir,
destanimizda yalniz onlarin maceralari vardir.
Onlar ki uyup hainin igvasina
sancaklarini elden yere dusururler
ve dusmani meydanda koyup
kacarlar evlerine
ve onlar ki bir nice murtada hancer usururler
ve yesil bir agac gibi gulen
ve merasimsiz aglayan
ve ana avrat kufreden ki onlardir,
destanimizda yalniz onlarin maceralari vardir.
Demir,
komur
ve seker
ve kirmizi bakir
ve mensucat
ve sevda ve zulum ve hayat
ve bilcumle sanayi kollarinin
ve gokyuzu
ve sahra
ve mavi okyanus
ve kederli nehir yollarinin,
surulmus topragin ve sehirlerin bahti
bir safak vakti degismis olur,
bir safak vakti karanligin kenarindan
onlar agir ellerini topraga basip
dogrulduklari zaman.
En bilgin aynalara
en renkli sekilleri aksettiren onlardir.
Asirda onlar yendi, onlar yenildi.
Cok sozler edildi onlara dair
ve onlar icin:
zincirinden baska kaybedecek seyleri yoktur,
denildi.
Nazim Hikmet
SEN
sen esirligim ve hurriyyetimsin,
ciplak bir yaz gecesi gibi yanan etimsin,
sen memleketimsin.
Sen ela gozlerinde yesil hareler,
sen buyuk, guzel ve muzaffer
ve ulasildikca ulasilmaz olan hasretimsin...
1948
KARANLIKTA KAR YAGIYOR
Ne maveradan ses duymak,
ne satirlarin nescine koymak o <>,
ne bir kuyumcu merakiyla islemek kafiyeyi,
ne guzel laf, ne derin kelam...
Cok sukur
hepsinin
hepsinin ustundeyim bu aksam.
Bu aksam
bir sokak sarkicisiyim hunersiz bir sesim var;
sana,
senin isitemeyecegin bir sarkiyi soyleyen bir ses.
Karanlikta kar yagiyor,
sen Madrid kapisindasin.
Karsinda en guzel seylerimizi
umidi, hasreti, hurriyeti
ve cocuklari olduren bir ordu.
Kar yagiyor.
Ve belki bu aksam
islak ayaklarin usuyordur.
Kar yagiyor,
ve ben simdi dusunurken seni
surana bir kursun saplanabilir
ve artik bir daha
ne kar, ne ruzgar, ne gece...
Kar yagiyor
ve sen boyle <> deyip
Madrid kapisina dikilmeden once
herhalde vardin.
Kimdin, nerden geldin, ne yapardin?
Ne bileyim,
mesela;
Astorya komur ocaklarindan gelmis olabilirsin.
Belki alninda kanli bir sargi vardir ki
kuzeyde aldigin yarayi saklamaktadir.
Ve belki varoslarda son kursunu atan sedin
<> motorlari yakarken Bilbao'yu.
Veyahut herhangi bir
Konte Fernando Valaskerosi de Kortoba'nin ciftliginde
[irgatlik etmisindir.
Belki <>da kucuk bir dukkanin vardi,
renkli Ispanyol yemisleri satardin.
Belki hicbir hunern yoktu, belki gayet guzeldi sesin.
Belki felsefe talebesi, belki hukuk fakultesindensin
ve parcalandi universite mahallesinde
bir Italyan tankinin tekerlekleri altinda kitaplarin.
Belki dinsizsin,
belki boynunda bir sicim, bir kucuk hac.
Kimsin, adin ne, tevelludun kac?
Yuzunu hic gormedim ve gormeyecegim.
Bilmiyorum
belki yuzun hatirlatir
Sibirya'da Kolcak'i yenenleri
belki yuzunun bir tarafi biraz
bizim Dumlupinar'da yatana benziyordur
ve belki bir parca hatirlatiyorsun Robespiyer'i.
Yuzunu hic gormedim ve gormeyecegim,
adimi duymadin ve hic duymayacaksin.
Aramizda denizler, daglar,
benim kahrolasi aczim
ve <> var.
Ben ne senin yanina gelebilir,
ne sana bir kasa kursun,
bir sandik taze yumurta,
bir cift yun corap gonderebilirim.
Halbuki biliyorum,
bu soguk karli havalarda
iki ciplak cocuk gibi usumektedir
Madrid kapisini bekleyen islak ayaklarin.
Biliyorum,
ne kadar buyuk, ne kadar guzel sey varsa,
insanogullari daha ne kadar buyuk
ne kadar guzel sey yaratacaklarsa,
yani o korkunc hasreti, daussilasi icimin
guzel gozlerindedir
Madrid kapisindaki nobetcimin.
Ve ben ne yarin, ne dun, ne bu aksam
onu sevmekten baska bir sey yapamam.
Nazim Hikmet (25.12.1937)
KARIMA MEKTUP
11-11-1933
Bursa
Hapisanesi
Bir tanem!
Son mektubunda:
"Basim sizliyor
yüregim sersem!"
diyorsun.
"Seni asarlarsa
seni kaybedersem;"
diyorsun;
"yasiyamam!"
Yasarsin karicigim,
kara bir duman gibi dagilir hatiram rüzgarda; yasarsin kalbimin
kizil saçli bacisi
en fazla bir yil sürer
yirminci asirlilarda
ölüm acisi.
Ölüm
bir ipte sallanan bir ölü.
Bu ölüme bir türlü
razi olmuyor gönlüm.
Fakat
emin ol ki sevgilim;
zavalli bir çingenenin
killi, siyah bir örümcege benzeyen eli
gecirecekse eger
ipi bogazima,
mavi gözlerimde korkuyu görmek için
bosuna bakacaklar
Nazima!
Ben,
alaca karanliginda son sabahimin
dostlarimi ve seni görecegim,
ve yalniz
yari kalmis bir sarkinin acisini
topraga götürecegim...
Karim benim!
Iyi yürekli
altin renkli,
gözleri baldan tatli arim benim:
ne diye yazdim sana
istendigini idamimin,
daha dava ilk adiminda
ve bir salgam gibi koparmiyorlar
kellesini adamin.
Haydi bunlara bos ver.
Bunlar uzak bir ihtimal.
Paran varsa eger
bana fanila bir don al,
tuttu bacagimin siyatik agrisi,
Ve unutma ki
daima iyi seyler düsünmeli
bir mahbusun karisi.
Nazim Hikmet
KARLI KAYIN ORMANINDA
Karli kayin ormaninda
yuruyorum geceleyin
Efkarliyim, efkarliyim,
elini ver, nerde elin?
Ayisigi renginde kar,
kece cizmelerim agir.
Icimde calinan islik
beni nereye cagirir?
Memleket mi, yildizlar mi,
gencligim mi daha uzak?
Kayinlarin arasinda
bir pencere, sari, sicak.
Ben ordan gecerken biri:
<>
Girip yerden selamlasam
hane icindekileri.
Eski takvim hesabiyle
bu sabah basladi bahar.
Geri geldi Memed'ime
yolladigim oyuncaklar.
Kurulmamis zemberegi
kuskun duruyor kamyonet,
yuzduremedi legende
beyaz kotrasini Memet.
Kar tertemiz, kar kabarik,
yuruyorum yumusacik.
Dun gece on bir bucukta
olmus Berut, tanisirdik.
Bende boz bir halisi var
bir de kitabi, imzali.
Elden ele gecer kitap,
daha yuz yil yasar hali.
Yedi tepeli sehrimde
biraktim gonca gulumu.
Ne olumden korkmak ayip,
ne de dusunmek olumu.
En acayip gucumuzdur,
kahramanliktir yasamak:
Olecegimizi bilip
olecegimizi mutlak.
Memleket mi, daha uzak,
gencligim mi, yildizlar mi?
Bayramoglu, Bayramoglu,
olumden ote koy var mi?
Geceleyin, karli kayin
ormaninda yuruyorum,
Karanlikta etrafimi
gunduz gibi goruyorum.
Simdi surdan saptim miydi,
sose, tirenyolu, ova.
Yirmi bes kilometreden
piril pirildir Moskova...
Nazim Hikmet
KOSMOSUN KARDESLIGI ADINA
Kosmosta bizden baska dusunen var mi
var
bize benzer mi
bilmiyorum
biz ona benzer ama cayirdan nazik
belkide akarsuyun savkina benzer
belki cirkindir bizden
karincaya benzer ama traktorden iri
belki de kapi gicirtisina benzer
belki ne guzeldir ne de cirkin
belki tipa tip bize benzer
ve yildizlardan birinde
hangisinde bilmiyorum
yildizlardan birine konusacak elcimiz
hangi dilde bilmiyorum
yildizlardan birinde konusacak elcimiz onunla
'Tovarish' diyecek
ne us kurmaya geldim yildizina
ne petrol ne yemis imtiyazi istemeye
Koka-kola satacak da degilim
selamlamaya geldim seni yeryuzu umutlari adina
bedava ekmek bedava karanfil adina
mutlu emekler mutlu dinlenmeler adina
'yarin yanagindan gayri her herde her seye hep beraber'
diyebilmek adina
evlerin
yurtlarin
ve kosmosun kardesligi adina.
Nazim HIKMET RAN, Nisan 961-Paris
KUVAYI MILLIYE DESTANINDAN
BIRINCI BAP
YIL 1918 - 1919
ve
KARAYILAN HIKAYESI
Atesi ve ihaneti gorduk
ve yanan gozlerimizle durduk
bu dunyanin uzerinde.
Istanbul 918 Tesrinlerinde,
Izmir 919 Mayisinda
ve Manisa, Menemen, Aydin, Akhisar :
Mayis ortalarindan
Haziran ortalarina kadar
yani tutun kirma mevsimi,
yani, arpalar bicilip
bugdaya baslanirken
yuvarlandilar...
Adana,
Antep,
Urfa,
Maras:
dusmus
dovusuyordu...
Atesi ve ihaneti gorduk.
Ve kanli bankerler pazarinda
memleketi alamana satanlar,
yan gelip olulerin uzerinde yatanlar
dustuler can kaygusuna
ve kurtarmak icin baslarini halkin gazabindan
karanliga karisarak basip gittiler.
Yaraliydi, yorgundu, fakirdi millet,
en azili duvellerle dovusuyordu fakat,
dovusuyordu, kole olmamak icin iki kat,
iki kat soyulmamak icin.
Atesi ve ihaneti gorduk.
Murat nehri, Canik daglari ve Firat,
Yesilirmak, Kizilirmak,
Gultepe, Tilbesar Ovasi,
gordu uzun disli Ingiliz'i.
Ve Aksu'yla Kopsu,
Karagol'le Sogut Golu
ve gumus basamakli turbesinde yatan
buyuk, asik olu,
sapksi horoz tuylu Italyan'i gordu.
Ve Cukurova,
kiyasiya duzluk,
ucurumlar, yamaclar, daglar kiyasiya
ve Seyhan, ve Ceyhan
ve kara gozlu Yuruk kizi,
gordu mavi uniformali Fransiz'i.
Ve devam ettik atesi ve ihaneti gormekte.
Esraf ve ayan mutehayyizanin cogu,
ve agalar:
Bagdasar Aga'dan
Kellesi Buyuk Mehmet Aga'ya kadar,
kara donlu koylulerden.
Ve bizim tarafa gecenler oldu
Tunuslu ve Hiindli kolelerden.
Ve Turkistanli Haci Ahmet,
kisik gozleri,
seyrek sakali,
hafif makinali tufegiyle
daglarda bir basina dolasti.
Ve sabahleyin ve ogle sicaginda ve aksamustu
ve ayisiginda ve yildiz alacasinda geceleyin,
ne zaman sikissa bizimkiler,
peyda oluverdi yerden biter gibi o
ve ates etti
ve dusmani dagitti
ve kayboldu daglarda yine.
Atesi ve ihaneti gorduk.
Dayandik,
dayandik her yanda,
dayandik Izmir'de, Aydin'da,
Adana'da dayandik,
dayandik, Urfa'da, Maras'ta, Antep'te.
Antepliler silahsor olur,
ucan turnayi gozunden
kacan tavsani ard ayagindan vururlar
ve arap kisraginin ustunde
taze yesil selvi gibi ince uzun dururlar.
Antep sicak,
Antep cetin yerdir.
Antepliler silahsor olur.
Antepliler yigit kisilerdir.
Karayilan
Karayilan olmazdan once
Antep koyluklerinde irgatti.
Belki rahatsizdi, belki rahatti,
bunu dusunmege vakit birakmiyordular,
yasiyordu bir tarla sicani gibi
ve korkakti bir tarla sicani kadar.
Yigitlik atla, silahla, toprakla olur,
onun ati, silahi, topragi yoktu.
Boynu yine boyle cop gibi ince
ve boyle kocaman kafaliydi
Karayilan
Karayilan olmazdan once.
Dusman Antep'e girince
Antepliler onu
korkusunu saklayan
bir fistik agacindan
alip indirdiler.
Altina bir at cekip
eline bir mavzer
verdiler.
Antep cetin yerdir.
Kirmizi kayalarda
yesil kertenkeleler.
Sicak bulutlar dolasir havada
ileri geri...
Dusman tutmusu tepeleri,
dusmanin topu vardi.
Antepliler duz ovada
sikismislardi.
Dusman sarapnel dokuyordu,
topragi kokunden sokuyordu.
Dusman tutmustu tepeleri.
Akan: Antep'in kaniydi.
Duz ovada bir gul fidaniydi
Karayilan'in
Karayilan olmazdan onceki siperi.
Bu fidan oyle kucuk,
korkusu ve kafasi oyle buyuktu ki onun,
namliya tek fisek surmeden
yatiyordu yuzukoyun.
Antep sicak,
Antep cetin yerdir.
Antepliler sihahsor olur.
Antepliler yigit kisilerdir.
Fakat dusmanin yopu vardi.
Ve ne care, kader,
duz ovayi Antepliler
dusmana birakacaklardi.
olmazdan once
umurunda degildi Karayilan'in
kiyamete kadar dusmana verseler Antep'i.
Cunku onu dusunmege alistirmadilar.
Yasadi toprakta bir tarla sicani gibi,
korkakti da bir tarla sicani kadar.
Siperi bir gul fidaniydi onun,
gul fidani dibinde yatiyordu ki yuzukoyun
ak bir tasin ardindan
kara bir yilan
cikardi kafasini.
Derisi isil,
gozleri atesten al,
dili cataldi.
Birden bir kursun gelip
kafasini aldi.
Hayvan devrildi kaldi.
Karayilan
Karayilan olmazdan once
kara yilanin encamini gorunce
haykirdi avaz avaz
omrunun ilk dusuncesini:
Ve bir tarla sicani gibi yasayip
bir tarla sicani kadar korkak olan,
firlayip atlayinca ileri
bir dehset aldi Anteplileri,
segirttiler pesince.
Dusmani tepelerde yediler.
Ve bir tarla sicani gibi yasayip
bir tarla sicani gibi korkak olana:
KARAYILAN dediler.
Ve biz de bunu boylece duyduk
ve cetesinin basinda yillarca nami yuruyen
Karayilan'i
ve Anteplileri
ve Antep'i
aynen duyup isittigimiz gibi
destanimizin birinci babina koyduk.
Nazim Hikmet
KIZ COCUGU
Kapilari calan benim
kapilari birer birer.
Gozunuze gorunemem
goze gorunmez oluler.
Hirosima'da oleli
oluyor bir on yil kadar.
Yedi yasinda bir kizim,
buyumez olu cocuklar.
Saclarim tutustu once,
gozlerim yandi kavruldu.
Bir avuc kul oluverdim,
kulum havaya savruldu.
Benim sizden kendim icin
hicbir sey istedigim yok.
Seker bile yiyemez ki
kagit gibi yanan cocuk.
Caliyorum kapinizi
teyze, amca, bir imza ver.
Cocuklar oldurulmesin
seker de yiyebilsinler.
CEVIZ AGACI
Basim kopuk kopuk bulut, icim disim deniz,
ben bir ceviz agaciyim Gulhane parkinda,
budak budak, serham serham ihtiyar bir ceviz.
Ne sen bunun farkindasin, ne polis farkinda.
Ben bir ceviz agaciyim Gulhane parkinda,
Yapraklarim suda balik gibi kivil kivil.
Yapraklarim ipek mendil gibi tiril tiril.
kopariver, gozlerinin, gulum, yasini sil
Yapraklarim ellerimdir tam yuz bin elim var,
Yuz bin elle dokunurum sana, Istanbul'a.
Yapraklarim gozlerimdir. Sasarak bakarim.
Yuz bin gozle seyrederim seni, Istanbul'u.
Yuz bin yurek gibi carpar, carpar yapraklarim.
Ben bir ceviz agaciyim Gulhane parkinda,
Ne sen bunun farkindasin, ne polis farkinda.
Nazim Hikmet
Aralik 1998, Ogün SAZOVA
TURK KOYLUSU
O, topraktan ogrenip
kitapsiz bilendir.
Hoca Nasreddin gibi aglayan
Bayburtlu Zihni gibi gulendir.
Ferhattir,
Keremdir
ve Keloglandir...
Yol gorunur onun garip serine,
analar, babalar umudu keser,
Kahbe felek ona eder oyunu
Carsambayi sel alir,
Bir yar sever,
el alir,
kanadi kirilir
collerde kalir,
olmeden mezara koyarlar onu.
O " Yunus-u bicaredir
Bastan ayaga yaredir",
agu icer su yerine.
Fakat bir kere dert anlayan dusmeyegorsun onlerine
ve bir kere vakit erisip
" Gayrik yeter!..."
demesinler.
Bunu dediler mi,
" Israfil surunu urur,
mahlukat yerinde durur ",
topragin nabzi baslar
onun nabizlarinda atmaga,
Ne kendi nesfini korur
ne dusmani kayirir,
" Daglari yirtip ayirir,
kayalari kesip yol eyler abihayat akitmaga... "
NAZIM HIKMET
(1939)
(Kuvayi Milliye'den)
9 Ekim 1945
Dün gece rüyama girdin :
dizimin dibinde oturuyormusun.
Basini kaldirdin, kocaman, sari gözlerini bana çevirdin.
Bir seyler soruyormusun.
Islak dudaklarin kapanip açiliyor,
sesini duymuyorum ama.
Gecenin içinde bir yerlerde aydinlik bir haber gibi saat çaliyor.
Havada fisiltisi bassizligin ve sonsuzlugun.
Kirmizi kafesinde, kanaryamin : "Memo"mun türküsü,
sürülmüs bir tarlada topragi itip yükselen tohumlarin çitirdisi
ve bir kalabaligin hakli ve muzaffer ugultusu geliyor kulagima.
Senin islak dudaklarin hep öyle açilip kapaniyor
sesini duymuyorum ama...
Kahrederek uyandim.
Kitabin üstünde uyuyakalmisim meger.
Düsünüyorum :
yoksa senin sesin miydi bütün o sesler?
Nâzim Hikmet
Saat 21-22 Siirleri
JAPON BALIKCISI
Balik tuttuk yiyen olur
Elimize degen olur
Bu gemi bir kara tabut,
Lumbarindan giren olur.
Balik tuttuk yiyen olur,
Birden degil, agir agir,
Etleri curur, dagilir,
Balik tuttuk, yiyen olur.
Elimize degen olur,
Tuzla, gunesle yikanan
Bu vefali, bu caliskan
Elimize degen olur.
Birden degil, agir agir agir
Etleri curur, dagilir,
Elimize degen olur...
Badem gozlum, beni unut
Bu gemi bir kara tabut
Lumbarindan giren olur
Ustumuzden gecti bulut
Badem gozlum beni unut
Boynuma sarilma, gulum,
Benden sana gecer olum
Badem gozlum beni unut
Bu gemi bir kara tabut
Badem gozlum beni unut
Curuk yumurtadan curuk
Benden yapacagin cocuk
Bu gemi bir kara tabut
Bu deniz bir olu deniz
Insanlar ey, nerdesiniz?
Nerdesiniz?
Nazim Hikmet
SALKIMSÖĞÜT-1
Akiyordu su
gösterip aynasinda sögüt agaçlarini.
Salkimsögütler yikiyordu suda saçlarini!
Yanan yalin kiliçlari çarparak sögütlere
kosuyordu kizil atlilar günesin battigi yere!
Birden
bire kus gibi
vurulmus gibi
kanadindan
yarali bir atli yuvarlandi atindan!
Bagirmadi,
gidenleri geri çagirmadi,
bakti yalniz dolu gözlerle
uzaklasan atlilarin parildayan nallarina!
Ah ne yazik!
Ne yazik ki ona
dörtnal giden atlarin köpüklü boynuna bir daha yatmayacak,
beyaz ordularin ardinda kiliç oynatmayacak!
Nal sesleri sönüyor perde perde,
atlilar kayboluyor günesin battigi yerde!
Atlilar atlilar kizil atlilar
atlari rüzgar kanatlilar!
Atlari rüzgar kanat...
Atlari rüzgar...
Atlari...
At...
Rüzgar kanatli atlilar gibi geçti hayat!
Akar suyun sesi dindi.
Gölgeler gölgelendi
renkler silindi.
Siyah örtüler indi
mavi gözlerine,
sarkti salkimsögütler
sari saçlarinin
üzerine!
Aglama salkimsögüt
aglama,
Kara suyun aynasinda el baglama!
el baglama!
aglama!
Nazim Hikmet
KUVAYI MILLIYE DESTANI
ERZURUM VE SIVAS KONGRELERI
Biz ki Istanbul sehriyiz,
iste, arzederiz halimizi
Turk halkinin yuce katina.
Mevsim yazdir,
919'dur.
Ve tesrinlerinde gecen yilin
dort duvele teslim ettiler bizi,
gozu kanli dort duvele
anadan dogma cirilciplak.
Ve kurumustu
ve kan icindeydi memelerimiz.
Biz ki Istanbul sehriyiz,
Fransiz, Ingiliz, Italyan, Amerikan
bir de Yunan,
bir de zavalli Afrika zencileri
yer bitirir bizi bir yandan,
bir yandan da kendi kopek dollerimiz:
Vahdettin Sultan,
ve Damat Ferit
ve Ingiliz muhipleri
ve Mandacilar,
Biz ki Istanbul sehriyiz,
yuce Turk Halki,
malumun olsun cektigimiz acilar...
...
...
Erzurum'da on dort gun surdu Kongre:
orda, mazlum milletlerden bahsedildi
butun mazlum milletlerden
ve emperyalizme karsi dovusenlerinden onlarin.
Orda, bir Surayi Milli'den bahsedildi,
Iradei Milliyeye mustenit bir Surayi Milli'den.
Buna ragmen
<> diyenler vardi,
<>
Hatta casuslar vardi icerde.
Buna ragmen
<> denildi.
<> denildi,
<>
Buna ragmen
Istanbul'da bircok hanimlar, beyler, pasalar,
Turk halkindan kesmislerdi umudu.
Yagdirildi telgraflar Erzurum'a:
<> diye.
<>
FAKAT BU SEKLI HALLI KABUL ETMEDI ERZURUMLU.
ERZURUM'UN KISI ZORLUDUR, BALAM,
BUZ TUTAR YIGITLERIN BIYIGI.
ERZURUM'DA KASKATI, DIMDIK OLUR ADAM,
KABULLENMEZ YILGINLIGI...
Istanbul'da hanimlar, beyler, pasalar,
tul perdeler, kravatlar, apoletler, siseler,
citi piti dilleri ve pamuk gibi elleri
ve bicare telgraf telleri
devretmek icin Amerika'ya Anadolu'yu
soyle diyorlardi Erzurum'dakilere:
<>
...
...
...
Ve boylece, bin dereden su getirdi Istanbul'dan gelen zevat.
Sivas, mandayi kabul etmedi fakat,
<>
dedi,
<>
dedi.
Nazim Hikmet
KARA HABER
Erzincan'da bir kus var
Kanadinda gumus yok.
Gitti yarim gelmedi
Gayri bunda bir us yok
Oy daglar, daglar, daglar...
Aldi ellerine kanli basini
Karin ortasinda Erzincan
aglar...
O aglamasinda kimler
aglasin...
Kar lapa lapa tipidir gelir
gecer
Yanyana sirtustu yatan
oluler
Aksam olur tandiramaz
Atesini yandiramaz...
Gun agarir safak soker
Kimsecikler gitmez suya
Ezilmis baslariyla oluler
Vardilar uyanilmaz uykuya.
Ses edip geceye beyaz
tasindan
Kislanin saati calar ikiyi
Ne cabuk, lahzada bitti
yasamak.
Kimisi alti aylik,
Kiminin sakali ak,
Kimisi alti aylik,
Kiminin sakali ak,
Kimi onuc,ondort yasinda
Kimi yola gidecek,
Kimisi mektup bekler
Yanyana sirtsirta yatan
oluler...
Yayikta yag vardi
dovulmedi,
Ak peynir torbaya
konulamadi
Hasret gitti oluler
Dunyaya doyulamadi.
Uyanip kacamadilar,
Kus olup ucamadilar,
Acildi kuyular kimse inemez,
Erzincan beygiri rahvandir
ama,
Oluler ata binemez,
Yanyana sirtsirta yatan
oluler...
1940
Kesemde verecek seyim yok
Yuregimden verdim.
NAZIM HIKMET
***
BEKLERKEN
Gozlerim yollarda beklerim
seni
Koyu karanliklar uzuyor
beni
Saatler geciyor gelmedin
hala.
Semada yildizlar o gelmez
diyor
Ruhum bu hitapta bezgin
eriyor
Kalbimi aci bir suphe
buruyor
Saatler geciyor gelmedin
hala.
Gordun mu sen onu dogan
ay soyle?
Olduruyor beni beklemek
boyle
Saatler geciyor gelmedin
hala.
NAZIM HIKMET
***
IKIMIZ DE BILIYORUZ
Ikimiz de biliyoruz, sevgilim,
ogrettiler:
ac kalmayi, usumeyi,
yorgunlugu olesiye,
ve birbirimizden ayri
dusmeyi.
Henuz oldurmek zorunda
birakilmadik
ve oldurulmek isi gecmedi
basimizdan.
Ikimiz de biliyoruz, sevgilim,
ogretebiliriz:
dovusmeyi insanlarimiz icin
ve hergun biraz daha candan
biraz daha iyi
sevmeyi...
NAZIM HIKMET
Hos Geldin
Hos geldin!
Kesilmis bir kol gibi
omuz basimizdaydi boslugun...
Hos geldin!
Ayrilik uzun surdu.
Ozledik.
Gozledik...
Hos geldin!
Biz
biraktigin gibiyiz.
Ustalastik biraz daha
tasi kirmakta,
dostu dusmandan ayirmakta...
Hos geldin.
Yerin hazir.
Hos geldin.
Dinleyip diyecek cok.
Fakat uzun soze vaktimiz yok.
YURUYELIM......
(1932 Birincitesrin 5. carsamba gecesi)
Nazim Hikmet
ISTIKLAL
Bu zirhlari, bu ordulari tanirim,
benim de sularim girdiler,
benim de topragima asker cikardilar geceleyin.
Kanima susamistilar.
Calmak istiyorlardi gozlerimin nurunu,
hunerini ellerimin.
Doktuk denize onlari
1922'ydi yillardan...
Misirli kardesim;
sarkilarimiz kardestir,
isimlerimiz kardes,
yoksullugumuz kardestir,
yorgunlugumuz kardes.
Sehirlerimde guzel, ulu, canli ne varsa:
insan, cadde, cinar,
savasinda senin yanindalar.
Koylerimde Kelam-i Kadim okunyor
senin dilinle,
senin zaferin icin...
Misirli kardesim,
biliyorum, biliyorum,
istiklal otobus degil ki
birini kacirdin mi, oburune binesin...
Istiklal sevgilimiz gibidir
aldattin mi bir kere
zor doner bir daha.
Misirli kardesim,
kanalin sularina karisti kanin.
Insanin yurdu bir kat daha kendinin olur
topragina, suyuna karistikca kani.
Yasanmis sayilmaz zaten
yurdu icin olmesini bilmeyen millet...
1956
Nazim Hikmet
Yeni Siirler 6
IYIMSERLIK
Siirler yazarim
basilmaz
basacaklar ama
Bir mektup beklerim mujdeli
belki de oldugum gun gelir
mutlaka gelir ama
Ne devlet ne para
insanin emrinde dunya
belki yuz yil sonra
olsun
mutlaka bu boyle olacak ama
1957
Nazim Hikmet
Siirler 6.
.................
.................
Ve kadinlar,
bizim kadinlarimiz:
korkunc ve mubarek elleri,
ince, kucuk ceneleri, kocaman gozleriyle
anamiz, avradimiz, yarimiz
ve sanki hic yasamamis gibi olen
ve soframizdaki yeri
okuzumuzden sonra gelen
ve daglara kacirip ugrunda hapis yattigimiz
ve ekinde, tutunde, odunda ve pazardaki
ve karasabana kosulan
ve agillarda
isiltisinda yere sapli bicaklarin
oynak, agir kalcalari ve zilleriyle bizim olan
kadinlar,
bizim kadinlarimiz
.....................
.....................
NAZIM HIKMET
(Kuvayi Milliye Destani)
VERA'YA
Gelsene dedi bana
Kalsana dedi bana
Gulsene dedi bana
Olsene dedi bana
Geldim
Kaldim
Guldum
Oldum
1963
Nazim Hikmet
Son siirleri 7.
YINE DE IYIMSERLIK
Kardesim
sonu tatliya baglana kitaplar yollayin bana
ucak sag salim inebilsin meydana
doktor gulerek ciksin ameliyattan
kor cocugun acilsin gozleri
delikanli kurtarilsin kursuna dizilirken
birbirine kavussun yavluklar
dugun dernek yapilsin hem de
sussuzluk da suya kavussun
ekmek de hurriyete
kardesim
sonu tatliya baglanan kitaplar yollayin bana
onlarin dedikleri cikacak
eninde de sonunda da...
1946-1949
Nazim Hikmet
Yatar Bursa Kalesinde 4
SENIN BAYRAMIN
senin bayramina layik
sozleri nerden bulmali?
Cicekteki visne dali
gibi sende dirlik, saglik.
koskoca kiz oldun artik
en sevincli cagindasin.
hic sonmeden parildasin
gozlerinde bahtiyarlik.
gunluk guneslik ortalik,
baban donecek limana;
getirip verecek sana
pullari altin balik.
bense bu birkac satirlik
siirimi veriyorum..
hep gulsun bu evde, yavrum,
senden vuran ak aydinlik.
Nazim Hikmet
8 Mart 1957, Moskova
(Yeni Siirler)
PIYER LOTI
<>
Iste frenk sairinin gordugu sark!
Iste
dakikada 1.000.000 basilan
kitaplarin
sarki!
Lakin
ne dun
ne bugun
ne yarin
boyle bir sark
yoktu,
olmayacak!
Sark
ustunde ciplak
esirlerin
ac geberdigi toprak!
Sarklidan baska herkesin
orta mali olan memleket!
Acligin kitliktan oldugu diyar!
Agzina kadar
bugdayla dolu ambar!
Avrupa'nin ambari!
Asya!
Amerikan dretnotlarinin tel direklerine
senin Cinlilerin
uzun saclarindan
sari mumlar gibi asiyorlar kendilerini!
Himalayanin
en yuksek
en dik
en karli tepesinde
Britanya zabitleri cazbant caldiriyorlar,
kara tirnakli ayaklarini daldiriyorlar,
Paryalarin
beyaz disli olulerini attigi Ganja!
Anadolu bastan basa
Armistrongun
talim meydani oldu!
Asyanin bagri doldu!
Sark
yutmayacak
artik!
Biktik be biktik!
Icinizden biri
can verebilse bile
acliktan olen okuzumuze,
burjuvaysa eger
gozukmesin gozumuze!
Hatta sen
sen Piyer Loti!
Sari musamba derilerimizden
birbirimize
gecen
tifusun biti
senden daha yakindir bize
Fransiz zabiti!
Fransiz zabiti sen
o uzum gozlu Azadeyi
bir orospudan
daha cabuk unuttun!
Kalbimize diktigin
Azadenin tasini
bir tahta hedef gibi topa tuttun!
Bilmeyenler
bilsin:
sen bir sarlatandan baska bir sey degilsin!
Sarlatan!
Curuk Fransiz kumaslarini
yuzde bes yuz ihtikarla sarka satan:
Piyer Loti!
Ne domuz bir burjuvaymissin meger!
Maddeden ayri ruha inansaydim eger,
Sarkin kurtuldugu gun
senin ruhunu
kopru basinda carmiha gerer
karsisinda cigara icerdim!
Ben elimi size verdim,
size verdik bir elimizi
kucaklayin bizi
Avrupanin sankulotlari!
Surelim yan yana bindigimiz al atlari!
Menzil yakin
bakin
kurtulus gunu artik sayili.
Onumuzde sarkin kurtulus yili
bize kanli mendilini salliyor.
Al atlarimiz emperyalizmin gobegini nalliyor.
Nazim Hikmet-1925
TARANTA BABU'YA BESINCI MEKTUP
gormek
isitmek
duymak
dusunmek
ve konusmak
kosmak alabildigine
basi dolu
basi bos
kos-
-mak...
hehehey TARANTA BABU hehehey
yasamak ne guzel sey
anasini sattigimin
yasamak ne guzel sey...
dusun beni
kollarim, senin uc cocuk dogurmus
genis kalcalarindayken...
dusun sicak...
dusun kara bir tasa damliyan
cirilciplak
bir su sesini...
istedigin yemisin
rengini, etini, adini dusun...
gozdeki tadini dusun
kipkirmizi gunesin
yemyesil otun
ve koskocaman
masmavi bir cicek gibi acan
ay isiginin...
dusun TARANTA BABU
insan oglunun yuregi
kafasi
kolu
yedi kat yerin altindan cekip cikarip
oyle ates gozlu celik Allahlar yaratmis ki
kara topragi bir yumrukta yere serebilir,
yilda bir veren nar
bin verebilir.
ve dunya oyle buyuk,
oyle guzel
oyle sonsuz ki deniz kiyilari
her gece hepimiz
yan yana uzanip yaldizli kumlara
yildizli sularin turkusunu dinleyebilirz...
yasamak ne guzel sey TARANTA BABU
yasamak ne guzel sey...
anliyarak bir usta kitap gibi
bir sevda sarkisi gibi duyup
bir cocuk gibi sasarak
YASAMAK...
yasamak:
birer birer
ve hep beraber
ipekli bir kumas dokur gibi...
hep bir agizdan
sevincli bir destan
okur gibi
YASAMAK...
......
.................
YASAMAK...
ne acaip istir ki
bu ne mene gidistir ki TARANTA BABU
bugun bu
<< bu inanilmiyacak kadar guzel >>
bu anlatilamiyacak kadar sevincli sey:
boyle zor
bu kadar
dar
boyle kanli
bu denlu kepaze...
Nazim Hikmet
YASAMAK KASIDELERI *
Dagildi birdenbire
alnina dusen saclar.
Birdenbire toprakta bir seyler kimildadi.
Bir seyler konusyor
karanlikta agaclar.
Ciplak kollarin usuyecek.
Uzaklarda
goremedigimiz bir yerde
ay doguyor demek.
O daha yapraklardan inip
senin omuzunu aydinlatarak
gelmedi bize kadar.
Ruzgar cikar ay dogarken.
Agaclar konusyor.
Kollarin usuyecek.
Yukardan
karanlikta kaybolan dallardan
bir sey dustu ayaginin dibine.
Sokuldun bana.
Ciplak etin tuylu bir yemis kabugu gibi elimin altinda.
Ne bir yurek turkusu, ne <>,
agaclarin, kuslarin, boceklerin onunde,
karimin eti ustunde
dusunuyor elim.
Bu gece elimin
okuyup yazmasi yok.
Ne sevgisiz, ne sevgili...
Su basinda bir parsin dili
bir asma yapragi
bir kurt pencesi gibi o.
Kimildamak, nefes almak, yemek, icmek.
Topragin altinda catlayan bir cekirdek
gibi elim.
Ne bir yurek turkusu, ne <>,
ne sevgisiz, ne sevgili.
Karimin eti ustunde dusunen:
ilk insanin eli.
Toprakta suyu bulan bir kok gibi o
diyor ki bana:
<>
Ve simdi ben
yuzumde dolasirken disi kirmizi saclar,
toprakta bir seyler kimildanir
bir seyler konusurken karanalikta agaclar
ve uzaklarda
goremedigimiz bir yerde ay dogarken,
elim, karimin eti ustunde,
agaclarin, kuslarin, boceklerin onunde,
yasamak denin seyin,
su basindaki parsin, catlayn cekirdegin,
ilk insanin hakkini istiyorum.
1937
Nazim Hikmet
Guneste
denizin sonunda mavi bir duman gibi
gozumde tutuyorsun.
Yesil bir erik dali yuregim
sen altin tuylu bir yemis
sallaniyorsun.
Fakat ben seni boyle bir yemis ve bir duman gibi gormenin yerine
sahiden gormek istiyorum ciplak ayaklarini
sahiden dokunmak istiyorum uzun parmakli ellerine
1938
Nazim Hikmet
Siirler 4.
YURUMEK
yurumek;
yurumeyenleri
arkasinda bos sokaklar
gibi birakarak,
havalari boydan boya
yarip ikiye
karanligin gozune
bakarak
yurumek |..
yurumek;
dost omuzbaslarini
omuzlarinin yaninda
duyup,
kelleni orta yere
yuregini yumruklarinin
icine koyup
yurumek |..
yurumek;
yolunda pusuya
yattiklarini,
arkadan celme attiklarini
bilerek
yurumek |..
yurumek;
yurekten
gulerekten
yurumek ...
NazIm HiKMET
KAVAK
Agac gece seyredilir
Suda gumusten servidir
Istanbullu Nedim icin
Ak bedenli gelinleri
Melul mahzun kayinlari
Sever Razanli Yasemin
Bende bir kavak urperir
Nerde olsam sesi gelir
Muhacirligimden beri
Her agac gibi kavak da
Omrunce durur ayakta
Gozler durur bir seyleri
Gozler sose boylarini
Sari sicak yaz gununde
Anadolu koylerini
Beni de gozledi kavak
Geceleri haykirarak
Hapisenin onunde
Sahit ayiplarimiza
Sahit kayiplarimiza
Umudumuzun sahidi
Sahit bitlenisimize
Topraktaki isimize
Hey gidi kavak hey gidi
Kavaklarini ogmekten
Kuru kuruya sevmekten
Ne cikar ki memleketim
Kara topraga egilip
Yuzumun terini silip
Bir tek kavak dikemedim.
Nazim Hikmet
1956
Haber
Onlardan haber geldi.
Oradan
onlardan.
Gomlekleri kirli degil
catik degilmis kaslari.
Yalniz biraz
uzamis tiraslari.
"Yandik!"
dememisler.
Dayanmislar biliyorum.
"Dayandik!"
dememisler.
Gozleri gulerek
bakiyorlarmis adama.
Sakaklarinda taze bir yara varmis ama,
catik degilmis kaslari.
Yalniz biraz
uzamis tiraslari...
HASRET
Denize donmek istiyorum!
Mavi aynasinda sularin
Boy verip gorunmek istiyorum!
Denize donmek istiyorum!
Gemiler gider aydin ufuklara gemiler gider!
Gergin beyaz yelkenleri doldurmaz keder.
Elbet omrum gemilerde bir gun olsun nobete yeter,
ve mademki bir gun olum mukadder;
ben sularda batan bir isik gibi
sularda sonmek istiyorum!
Denize donmek istiyorum!
Denize donmek istiyorum!
Nazim Hikmet
PIRAYE ICIN YAZILMIS SAAT 21-22 SIIRLERI'NDEN
5 Kasim 1945
Cicekli badem agaclarini unut.
Degmez,
bu bahiste
geri gelmesi mumkun olmayan hatirlanmamali.
Islak saclarini guneste kurut:
olgun meyvelerin bayginligiyla pirildasin
nemli, agir kiziltilar...
Sevgilim sevgilim,
mevsim
sonbahar...
Nazim Hikmet.
Toplayabildigim siirlerin tamami bu degil, ama sayfa bitti...neyse yapacagiz bir güzellik, bekleyin!
Ana sayfaya dönüs:
Sevdigim diger bazi siirler icin tiklayin:
Ahmet Altan yazilari icin buradan buyurun: