Indeks sayfasinda söylemistim, biz Nazim Hikmet`in eserlerini okuyarak büyüdük diye.Iste asagida bu siirlerden bir kismini bulabilirsiniz. Su an icin herhangi bir düzene göre siralanmis degiller, elimden gelirse daha düzenli bir hale getirmeye calisacagim. Büyük Usta Nazim Hikmet`in anisina saygiyla... KUVAYI MILLIYE DESTANI-BUYUK TAARRUZ Daglarda tek tek atesler yaniyordu. Ve yildizlar öyle IsIltIlI öyle ferahtilar ki sayak kalpakli adam nasil ve ne zaman gelecegini bilmeden güzel, rahat günlere inaniyordu ve gülen biyiklariyla duruyordu ki mavzerinin yaninda, birden bire bes adim saginda onu gördü. Pasalar onun arkasindaydilar. O, saati sordu. Pasalar `üc' dediler. Sarisin bir kurda benziyordu. Ve mavi gözleri cakmak cakmakti. Yürüdü ucurumun kenarina kadar, egildi durdu. Biraksalar ince uzun bacaklari üstünde yaylanarak ve karanlikta akan bir yildiz gibi kayarak Kocatepe'den Afyon Ovasi'na atlayacakti. Nazim Hikmet YASAMAYA DAIR -I- Yasamak sakaya gelmez, büyük bir ciddiyetle yasayacaksin bir sincap gibi mesela, yani yasamin disinda ve ötesinde hiçbir sey beklemeden, yani, bütün isin gücün yasamak olacak. Yasamayi ciddiye alacaksin, yani o derecede, öylesine ki, mesela, kollarin bagli arkadan, sirtin duvarda, yahut, kocaman gözlüklerin, beyaz gömleginle bir laboratuvarda insanlar için ölebileceksin. hem de yüzünü bile görmedigin insanlar için, hem de hiç kimse seni buna zorlamamisken, hem de en güzel, en gerçek seyin yasamak oldugunu bildigin halde. Yani, öylesine ciddiye alacaksin ki yasamayi, yetmisinde bile, mesela, zeytin dikeceksin, hem de öyle çocuklara falan kalir diye degil, ölmekten korktugun halde ölüme inanmadigin için, yasamak, yani agir bastigindan. 1947 YASAMAYA DAIR -II- Diyelim ki hastayiz hem de agir hem de ameliyatlik, yani beyaz masadan kalkmama ihtimali de var. Duymamak mümkün degilse de biraz erken gitmenin kederini biz yine de gülecegiz anlatilan bektasi fikrasina, hava yagmurlu mu, diye bakacagiz pencereden, yahut da yine sabirsizlikla bekleyecegiz ajans haberlerini... Diyelim ki, dövüsülmeye deger birseyler için, diyelim ki, cephedeyiz. Daha orada ilk hücumda, daha o gün yüzükoyun kapaklanip ölmek de mümkün. Tuhaf bir hinçla bilecegiz bunu, fakat yine de çildirasiya merak edecegiz belki yillarca sürecek olan savasin sonunu. Diyelim ki, hapisteyiz. Yasimiz da elliye yakin, daha da on sekiz sene olsun açilmasina demir kapinin. Yine de disariyla beraber yasayacagiz, insanlari, hayvanlari, kavgasi ve rüzgariyla yani duvarin arkasindaki disariyla. Yani, nasil, nerede olursak olalim hic ölünmeyecekmis gibi yasanacak... 1948 YASAMAYA DAIR -III- Bu dünya soguyacak, yildizlarin arasinda bir yildiz, hem de en ufaciklarindan, mavi kadifede bir yaldiz zerresi yani, yani, bu koskocaman dünyamiz. Bu dünya soguyacak günün birinde, hatta bir buz yigini yahut ölü bir bulut gibi degil de, bos bir ceviz gibi yuvarlanacak zifiri karanlikta uçsuz bucaksiz.. Simdiden çekilecek acisi bunun, duyulacak mahzunlugu simdiden. Böylesine sevilecek dünya yasadim diyebilmen için... 1948 Subat Nazim Hikmet TAHIRLE ZUHRE MESELESI Tahir olmak da ayip degil Zuhre olmak da hatta sevda yüzünden ölmek de ayip degil, bütün is Tahirle Zühre olabilmekte yani yürekte. Mesela bir barikatta dövüserek mesela kuzey kutbuna kesfe giderken mesela denerken damarlarinda bir serumu ölmek ayip olur mu? Tahir olmak da ayip degil Zühre olmak da hatta sevda yüzünden ölmek de ayip degil. Seversin dünyayi doludizgin ama o bunu farkinda degildir ayrilmak istemezsin dünyadan ama o senden ayrilacak yani sen elmayi seviyorsun diye elmanin da seni sevmesi sart mi? Yani Tahiri Zühre sevmeseydi artik yahut hic sevmeseydi Tahir ne kaybederdi Tahirliginden? Tahir olmak da ayip degil Zühre olmak da hatta sevda yüzünden ölmek de ayip degil. 1949 Nazim Hikmet Yatar Bursa Kalesinde 4 DAVET Dörtnala gelip Uzak Asya'dan Akdenize bir kisrak basi gibi uzanan Bu memleket bizim! Bilekler kan icinde, disler kenetli ayaklar ciplak Ve ipek bir haliya benzeyen toprak Bu cehennem, bu cennet bizim! Kapansin el kapilari bir daha acilmasin Yok edin insanin insana kullugunu Bu davet bizim! Yasamak bir agac gibi tek ve hür Ve bir orman gibi kardescesine Bu hasret bizim! Nazim Hikmet 21-1-1924 Lambayi yakma, birak, sari bir insan basi düsmesin pencereden kara. Kar yagiyor karanliklara. Kar yagiyor ve ben hatirliyorum. Kar... Üflenen bir mum gibi söndü koskocaman isiklar... Ve sehir kör bir insan gibi kaldi altinda yagan karin. Lambayi yakma birak! Kalbe bir bicak gibi giren hatiralarin dilsiz olduklarini anliyorum. Kar yagiyor ve ben hatirliyorum. Nazim Hikmet VAPUR Yürek degil be, carikmis bu, manda gönünden, teper ha babam teper paralanmaz teper tasli yollari. Bir vapur gecer Varna önünden, uy Karadeniz'in gümüs telleri, bir vapur gecer Bogaz'a dogru. Nazim usulcacik oksar vapuru, yanar elleri... 27 Mayis 1957, Varna VASIYET Yoldaslar, nasip olmazsa görmek o günü, ölürsem kurtulustan önce yani, alip götürün Anadolu'da bi köy mezarligina gömün beni, Hasan beyin vurdurdugu irgat Osman yatsin bir yanimda ve cavdarin dibinde topraga cocuklayip kirki cikmadan ölen sehit Ayse öbür yanimda. Traktörle türküler gecsin alt basindan mezarligin seher aydinliginda taze insan, yanik benzin kokusu, tarlalar ortamali, kanallarda su, ne kuraklik, ne candarma korkusu. Biz bu türküleri elbette isitecek degiliz, topragin altinda yatar upuzun cürür kara dallar gibi ölüler, topragin altinda sagir, kör, dilsiz. Ama bu türküleri söylemisim ben, daha onlar düzülmeden duymusum yanik benzin kokusunu traktörlerin resmi bile cizilmeden. Komsulara gelince, sehit Ayse'yle irgat Osman, cektiler büyük hasreti sagliklarnda belki farkinda bile olmadan. Yoldaslar, ölürsem o günden önce yani, öylece gibi de görünüyor Anadolu'da bir köy mezarligina gömün beni ve de uyarina gelirse tepemde bir de cinar olursa tas mas da istemez hani. NAZIM HIKMET (1953) GUNESI ICENLERIN TURKUSU Bu bir türkü:- toprak canaklarda günesi icenlerin türküsü! Bu bir örgü:- alev bir sac örgüsü! kivraniyor; kanli, kizil bir mes'ale gibi yaniyor esmer alinlarinda bakir ayaklari ciplak kahramanlarin! Ben de gördüm o kahramanlari, ben de sardim o örgüyü, ben de onlarla günese giden köprüden gectim! Ben de ictim toprak canaklarda günesi. Ben de söyledim o türküyü! Yüregimiz topraktan aldi hizini; altin yeleli aslanlarin agzini yirtarak gerindik! Sicradik; simsekli rüzgarlara bindik!. Kayalardan kayalarla kopan kartallar cirpiyor isikta yaldizlanan kanatlarini. Alev bilekli süvariler kamciliyor saha kalkan atlarini! AKIN VAR GÜNESE AKIN! GÜNESI ZAPTEDECEGIZ GÜNESIN ZAPTI YAKIN! Düsmesin bizimle yola: evinde aglayanlarin gözyaslarini boynunda agir bir zincir gibi tasiyanlar! Biraksin pesimizi kendi yüreginin kabugunda yasayanlar! Iste: su günesten düsen ateste milyonlarca kirmizi yürek yaniyor! Sen de cikar gögsünün kafesinden yüregini; su günesten düsen atese firlat; yüregini yüreklerimizin yanina at! AKIN VAR GÜNESE AKIN! GÜNESI ZAPTEDECEGIZ GÜNESIN ZAPTI YAKIN! Biz topraktan, atesten, sudan, demirden dogduk! Günesi emziriyor cocuklarimiza karimiz, toprak kokuyor bakir sakallarimiz! Nes'emiz sicak! kan kadar sicak, delikanlilarin rüyalarinda yanan o <> kadar sicak! Merdivenlerimizin cengelini yildizlara asarak, ölülerimizin baslarina basarak yükseliyoruz günese dogru! Ölenler dögüserek öldüler; günese gömüldüler. Vaktimiz yok onlarin matemini tutmaya! AKIN VAR GÜNESE AKIN! GÜNESI ZAPTEDECEGIZ GÜNESIN ZAPTI YAKIN! Üzümleri kan damlali kirmizi baglar tutuyor! Kalin tugla bacalar kivranarak ötüyor! Haykirdi en önde giden, emreden! Bu ses! Bu sesin kuvveti, bu kuvvet yarali ac kurtlarin gözlerine perde vuran, onlari olduklari yerde durduran kuvvet! Emret ki ölelim emret! Günesi iciyoruz sesinde! Cosuyoruz, cosuyor!.. Yanginli ufuklarin dumanli perdesinde mizraklari gögü yirtan atlilar kosuyor! AKIN VAR GÜNESE AKIN! GÜNESI ZAPTEDECEGIZ GÜNESIN ZAPTI YAKIN! TOPRAK BAKIR GÖK BAKIR. HAYKIR GÜNESI ICENLERIN TÜRKÜSÜNÜ, HAY-KIR HAYKIRALIM! Nazim Hikmet--1924 ASYA AFRIKA YAZARLARINA Kardeslerim bakmayin sari sacli olduguma ben Asyaliyim bakmayin mavi gözlu olduguma ben Afrikaliyim agaclar kendi dibinde gölge vermez benim orda sizin ordakiler gibi tipki benim orda arslanin agzindadir ekmek ejderler yatar basinda cesmelerin ve ölünür benim orda ellisine basilmadan sizin ordaki gibi tipki bakmayin sari sacli oldugumua ben Asyaliyim bakmayin mavi gözlü olduguma ben Afrikaliyim okuyup yazma bilmez yüzde sekseni benimkilerin siirler gezer agizdan agiza türküleserek siirler bayraklasabilir benim orda sizin ordaki gibi kardeslerim siska öküzün yanina kosulup siirlerimiz topragi sürebilmeli pirinc tarlalarinda batakliga girebilmeli dizlerine kadar bütün sorulari sorabilmeli bütün isiklari derebilmeli yol baslarinda durabilmeli kilometre taslari gibi siirlerimiz yaklasan düsmani herkesten önce görebilmeli cengelde tamtamlara vurabilmeli ve yeryüzünde tek esir yurt tek esir insan gökyüzünde atomlu tek bulut kalmayincaya kadar mali mülkü akli fikri cani neyi varsa verebilmeli büyük hürriyete siirleimiz 1962 Nazim Hikmet Son Siirleri 7 AYAGA KALKIN EFENDILER Behey! kaburgalarinda ates bir yürek yerine idare lambasi yanan adam! Behey armut satar gibi san'ati okkayla satan san'atkar! Ettigin kar kalmayacak yanina! soksan da kafani dükkanina, dükkanini yedi kat yerin dibine soksan; yine atesimiz seni yagli saclarindan tutusturarak bir türbe mumu gibi damla damla eritecek! Cek elini san'atin yakasindan cek! Cekiniz! Biyiklari pomadli ahenginiz süzüyor gözlerini hala < > karsi! Fakat bugün agzimizdaki ates borularla caliniyor yeni san'atin marsi! Yeter artik Yenicami tirasi, yeter! Ayaga kalkin efendiler... Nazim Hikmet - 1925 Ben senden once ölmek isterim. Gidenin arkasindan gelen gideni bulacak mi zannediyorsun? Ben zannetmiyorum bunu. Iyisi mi,beni yaktirirsin, odanda ocagin üstüne korsun icinde bir kavanozun. Kavanoz camdan olsun, seffaf, beyaz camdan olsun ki icinde beni görebilesin Fedakarligimi anliyorsun : vazgectim toprak olmaktan, vazgectim cicek olmaktan senin yaninda kalabilmek icin. Ve toz oluyorum yasiyorum yaninda senin. Sonra, sen de ölünce kavanozuma gelirsin. Ve orada beraber yasariz külümün icinde külün ta ki bir savruk gelin yahut vefasiz bir torun bizi ordan atana kadar... Ama biz o zamana kadar o kadar karisacagiz ki birbirimize, atildigimiz cöplükte bile zerrelerimiz yan yana düsecek. Topraga beraber dalacagiz. Ve bir gün yabani bir cicek bu toprak parcasindan nemlenip filizlenirse sapinda muhakkak iki cicek acacak : biri sen biri de ben. Ben daha ölümü düsünmüyorum. Ben daha bir cocuk doguracagim Hayat tasiyor icimden. Kayniyor kanim. Yasayacagim, ama cok, pek cok, ama sen de beraber. Ama ölüm de korkutmuyor beni. Yalniz pek sevimsiz buluyorum bizim cenaze seklini. Ben ölünceye kadar da Bu düzelir herhalde. Hapisten cikmak ihtimalin var mi bugünlerde? Icimden bir sey : belki diyor. 18 Subat 1945 Piraye Nazim Hikmet MEMET Karsi yaka memleket, sesleniyorum Varna'dan, isitiyor musun? Memet! Memet! Karadeniz akiyor durmadan, deli hasret, deli hasret, oglum, sana sesleniyorum, isitiyor musun?. Memet! Memet! Varna, 29 Mayis 1957 NIKBINLIK Güzel günler görecegiz cocuklar, günesli günler göre- -cegiz... Motorlari maviliklere sürecegiz cocuklar, IsIklI maviliklere süre- -cegiz... Actik miydi hele bir son vitesi, adedi devir. Motorun sesi. Uuuuuuuy! cocuklar kim bilir ne harikuladedir 160 kilometre giderken öpüsmesi... Hani simdi bize cumalari, pazarlari cicekli bahceler vardir, yalniz cumalari yalniz pazarlari.. Hani simdi biz bir peri masali dinler gibi seyrederiz IsIklI caddelerde magazalari, hani bunlar 77 katli yekpare camdan magazalardir. Hani simdi biz haykiririz Cevap: acilir kara kapli kitap: zindan.. kayis kapar kolumuzu kirilan kemik kan. Hani simdi bizim soframiza haftada bir et gelir. Ve cocuklarimiz isten eve sapsari iskelet gelir.. Hani simdi biz... Inanin: güzel günler görecegiz cocuklar günesli günler göre- -cegiz. Motorlari maviliklere sürecegiz cocuklar IsIklI maviliklere süre- cegiz..... 1930 Nazim Hikmet 835 Satir 1. BIR HAZIN HÜRRIYET Satarsin gözlerinin dikkatini, ellerinin nurunu, bir lokma bile tatmadan yogurursun bütün nimetlerin hamurunu. Büyük hürriyetinle calisirsin el kapisinda, anani aglatani Karun etmek hürriyetiyle hürsün| Sen dogar dogmaz dikilirler tepene, isler ömrün boyunca durup dinlenmeden yalan degirmenleri, büyük hürriyetinle parmagin sakaginda düsünürsün vicdan hürriyetiyle hürsün| Basin ensenden kesik gibi düsük, kollarin iki yaninda upuzun, büyük hürriyetinle dolasip durursun, issiz kalmak hürriyetiyle hürsün| En yakin insaninmis gibi verirsin memleketini, günün birinde, mesela, Amerika'ya ciro ederler onu seni de büyük hürriyetinle beraber, hava üssü olmak hürriyetiyle hürsün| Yapisir yakana kopasi elleri Valstrit'in, günün birinde, diyelim ki, Kore'ye gönderilebilirsin, büyük hürriyetinle bir cukura doldurulabilirsin, mechul asker olmak hürriyetiyle hürsün| Bir alet, bir sayi, bir vesile gibi degil| insan gibi yasamaliyiz dersin, büyük hürriyetinle basarlar kelepceyi, yakalanmak, hapse girmek, hatta asilmak hürriyetinle hürsün| Ne demir, ne tahta, ne tül perde var hayatinda, hürriyeti secmene luzum yok hürsün. Bu hürriyet hazin sey yildizlarin altinda. 1951, Nazim HIKMET'in BU MEMLEKET BIZIM adli kitabindan. BUGÜN PAZAR Bugün pazar. Bugün beni ilk defa günese cikardilar. Ve ben ömrümde ilk defa gökyüzünün bu kadar benden uzak bu kadar mavi bu kadar genis olduguna sasarak kimildamadan durdum. Sonra saygiyla topraga oturdum, dayadim sirtimi duvara. Bu anda ne düsmek dalgalara, bu anda ne kavga, ne hürriyet, ne karim. Toprak, gunes ve ben... Bahtiyarim... NAZIM HIKMET GOZLERIMIZ Gozlerimiz seffaf temiz damlalardir. Her damlada demire can veren dehamizin bir kucucuk zerresi vardir.. Seffaf temiz damlalariyla gozlerimiz bir umman icinde o kadar birlesti ki, kayniyan suda buzu nasil eritirsiniz, iste biz de birbirimizde oyle kaybolduk. Yukseldi gozlerimizin saheseri demire can veren dehayi bulduk. Seffaf temiz damlalariyla gozlerimiz, bir umman icinde birlesmeseydi eger, her zerre dagilsaydi baska bir yere, dinamolarla turbinleri ciftlestirerek, celik daglari suda kof bir kelek gibi donduremezdik.. Ve gozlerimizi yakan gecenin atesini $amasiz kibrit gibi sonduremezdik.. Nazim Hikmet-1922 835 Satir... HASRET yuz yil oldu yuzunu gormeyeli belini sarmayali gozunun icinde durmayali aklinin aydinligina sorular sormayali dokunmayali sicakligina karninin. yuz yildir bekler beni bir sehirde bir kadin. ayni daldaydik ayni daldaydik ayni daldan dusup ayrildik aramizda yuz yillik zaman yol yuz yillik. yuz yildir alaca karanlikta kosuyorum ardindan. Nazim Hikmet MEMLEKETIMI SEVIYORUM Memleketimi seviyorum: Cinarlarinda kolan vurdum, hapisanelerinde yattim. Hicbir sey gidermez ic sIkIntImI memleketimin sarkilari ve tutunu gibi. Memleketim: Bedreddin, Sinan, Yunus Emre ve Sakarya, kursun kubbeler ve fabrika bacalari benim o kendi kendimden bile gizleyerek sarkik biyikleri altindan gulen halkimin eseridir. Memleketim Memleketim ne kadar genis: dolasmakla bitmez tukenmez gibi geliyor insana. Edirne, Izmir, Ulukisla, Maras, Trabzon, Erzurum. Erzurum yaylasini yalniz turkulerinden taniyorum ve guneye pamuk isleyenlere gitmek icin Toroslardan bir kere olsun gecemedim diye utaniyorum. Memleketim: develer, tiren, Ford arabalari ve hasta esekler, kavak , sogut ve kirmizi toprak. Memleketim. Cam ormanlarini, en tatli sulari ve dag basi gollerini seven alabalik ve onun yarim kilolugu pulsuz gumus derisinde kiziltilarla Bolu'nun Abant golunde yuzer. Memleketim: Ankara ovasinda keciler: kumral, ipekli, uzun kurklerin parildamasi. Yagli, agir findigi Giresun'un Al yanaklari mis gibi kokan Amasya Elmasi, zeytin, incir, kavun ve renk renk salkim salkim uzumler ve sonra kara saban ve sonra kara sigir: ve sonra: ileri, guzel, iyi her seyi hayran bir cocuk sevinci ile kabule hazir caliskan, namuslu, yigit insanlarim yari ac, yari tok yari esir... YINE MEMLEKETIM USTUNE SOYLENMISTIR Memleketim, memleketim, memleketim, ne kasketim kaldi senin ora isi ne yollarini tasimis ayakkabim, son mintanin da sirtimda paralandi coktan, sile bezindendi. Sen simdi yalniz sacimin akinda, enfarktinda yuregimin, alnimin cizgilerindesin memleketim, memleketim, memleketim... (PIRAG 8 Nisan 1958) SENI DUSUNMEK seni dusunmek guzel sey seni dusunmek umitli sey dunyanin en guzel sesinden en guzel sarkiyi dinlemek gibi bir sey fakat artik umit yetmiyor bana ben artik sarki dinlemek degil sarki soylemek istiyorum seni dusunmek guzel sey NAZIM HIKMET YINE SANA DAIR Sende, ben, kutba giden bir geminin serguzestini, sende, ben, kumarbaz macerasini kesiflerin, sende uzakligi, sende, ben, imkansizlgi seviyorum. Gunesli bir ormana dalar gibi dalmak gozlerine ve kan ter icinde, ac ve ofkeli, ve bir avci istihasiyla etini dislemek senin. Sende, ben, imkansizligi seviyorum, fakat asla umitsizligi degil... 1948 Nazim Hikmet Siirler 4. DÜNYANIN EN TUHAF MAHLUKU Akrep gibisin kardesim, korkak bir karanlik içindesin akrep gibi... Serçe gibisin kardesim, serçenin telasi içindesin. Midye gibisin kardesim, midye gibi kapali rahat. Ve sönmüs bir yanardag agzi gibi korkunçsun kardesim. Bir degil, bes degil, milyonlarcasin maalesef. Koyun gibisin kardesim, gocuklu celep kaldirinca sopasini sürüye katiliverirsin ve adeta magrur, kosarsin salhaneye. Dünyanin en tuhaf mahlukusun yani, hani su derya içinde olup deryayi bilmiyen baliktan da tuhaf. Ve bu dünyada, bu zulüm senin sayende. Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek ve hala sarabimizi vermek için üzüm gibi eziliyorsak, kabahat senin demege de dilim varmiyor ama, kabahatin çogu senin, canim kardesim! 1949 BUYUK INSANLIK Buyuk insanlik gemide guverte yolcusu tirende ucuncu mevki sosede yayan buyuk insanlik. Buyuk insanlik sekizinde ise gider yirmisinde evlenir kirkinda olur buyuk insanlik. Ekmek buyuk insanliktan baska herkese yeter pirinc de oyle seker de oyle kumas da oyle kitap da oyle buyuk insanliktan baska herkese yeter Buyuk insanligin topraginda golge yok sokaginda fener penceresinde cam ama umudu var buyuk insanligin umutsuz yasanmiyor. 1958 Nazim Hikmet Yeni Siirler 6 Onlar umidin dusmanidir, sevgilim, akar suyun, meyve caginda agacin, serpilip gelisen hayatin dusmani. Cunku olum vurdu damgasini alinlarina: - curuyen dis, dokulen et-, bir daha geri donmemek uzre yikilip gidecekler. Ve elbette ki, sevgilim, elbet, dolasacaktir elini kolunu sallaya sallaya, dolasacaktir en sanli elbisesiyle: isci tulumuyla bu guzelim memlekette hurriyet.... Nazim Hikmet-1945 Bursada havlucu Recebe, Karabuk fabrikasinda tesviyeci Hasana dusman, fakir-koylu Hatce kadina, irgat Suleymana dusman, sana dusman, bana dusman, dusunen insana dusman, vatan ki bu insanlarin evidir, sevgilim, onlar vatana dusman... Nazim Hikmet - 1945 25 Eylul 1945 Meydan yerinde kampana vurdu. Nerdeyse koguslarin kapilari kapanir. Bu sefer hapislik uzun surdu biraz : 8 yil... Yasamak umitli bir istir, sevgilim. Yasamak : seni sevmek gibi ciddi bir istir. Nazim Hikmet - 1946 DON KISOT Ölümsüz gençligin sövalyesi, ellisinde uyup yüreginde çarpan aklina bir Temmuz sabahi fethine çikti güzelin, dogrunun ve haklinin: Önünde magrur, aptal devleriyle dünya, altinda mahzun ve kahraman Rosinant'i. Bilirim, hele bir düsmeye gör hasretin halisine, hele bir de tam okka dört yüz dirhemse yürek, yolu yok, Don Kisot'um benim, yolu yok, yel degirmenleriyle dövüsülecek. Haklisin, elbette senin Dulsinya'ndir dünyanin en güzel kadini, elbette sen haykiracaksin bunu bezirganlarin suratina, ve alasagi edecekler seni bir temiz pataklayacaklar seni. Fakat sen, yenilmez sövalyesi susuzlugumuzun, sen, bir alev gibi yanmakta devam edeceksin agir, demir kabugunun içinde ve Dulsinya bir kat daha güzellesecek. 1947 Nazim Hikmet Tüm Eserleri 7. GOZLERIN Gozlerin gozlerin gozlerin ister hapisaneme, ister hastaname gel, gozlerin gozlerin gozlerin hep guneste, su mayis ay sonlarinda oyledir iste Antalya tarafinda ekinler seher vakti. Gozlerin gozlerin golzerin kac defa karsimda agladilar cirilciplak kaldi gozlerin alti aylik cocuk gozleri gibi kocaman ve cirilciplak, fakat bir gun bile gunessiz kalmadilar. Gozlerin gozlerin gozlerin, gozlerin bir mahmurlasmayagorsun sevincli bahtiyar alabildigine akilli ve mukemmel dillere destan bir seyler oluyor dunyaya sevdasi insanin. Gozlerin gozlerin gozlerin, sonbaharda oyledir iste kestanelikleri Bursa'nin ve yaz yagmurundan sonra yapraklar ve her mevsim ve her saat Istanbul. Gozlerin gozlerin gozlerin, gun gelecek gulum, gun gelecek, kardes insanlar birbirine senin gozlerinle bakacaklar gulum, senin gozlerinle bakacaklar. 1956 Nazim Hikmet Yeni Siirleri 6.
MEMEDE SON MEKTUBUMDUR Bir yandan cellatlar girdi araya, Bir yandan, oyun etti bana bu mendebur yurek, Nasip olmayacak Memed'im yavrum, seni bir daha gormek. Biliyorum, bugday basagi gibi delikanli olacaksin, ben de oyleydim gencligimde, kumral, ince, uzun; gozlerin ananinkiler gibi kocaman, bazen de bir parca bir tuhaf mahzun; alnin alabildigine aydinlik; herhalde sesin de olacak - berbatti benimkisi - turkuler doktureceksin yanik mi yanik... Konusmasini mi bileceksin - ben de becerirdim o isi sinirlenmedigim zamanlar - bal damlayacak dilinden. Vay, Memet, kizlarin cekecegi var senin elinden. Muskuldur babasiz buyutmek erkek evladi. Anani uzme oglum, ben guldurmedim yuzunu, sen guldur. Anan, ipek gibi kuvvetli, ipek gibi yumusak; anan, nineliginde bile guzel olacak onu ilk gordugum gunku gibi, Bogazici'nde, on yedisinde ay isigi, gunisigi, can erigi, dunya guzeli. Anan, ayrildik bir sabah, bulusmak uzre, bulusamadik. Anan, analarin en iyisi en akillisi, yuz yil yasar insallah... Olmekten, oglum korkmuyorum, ama ne de olsa is arasinda bazen irkilip ansizin, yahut yalnizliginda uyku oncesinin gunleri saymak biraz zor. Dunyada doymak olmuyor, Memet, doymak olmuyor... Dunyada kiraci gibi degil, yazliga gelmis gibi de degil, yasa dunyada babanin eviymis gibi... Tohuma, topraga, denize inan. Insana hepsinden once. Bulutu, makinayi, kitabi sev, insani hepsinden once. Kuruyan dalin sonen yildizin sakat hayvanin duy kederini, hepsinden once de insanin. Sevindirsin seni cumlesi nimetlerin sevindirsin seni karanlik ve aydinlik, sevindirsin seni dort mevsim. ama hepsinden once insan sevindirsin seni. Memet, memleketler icinde bir sirin memlekettir Turkiye, bizim memleket, insani da, su katilmamisi, caliskandir, agirbasli, yigittir, ama dehsetli fakir. ............. ............... Memet, ben dilimden, turkulerimden, tuzumdan, ekmegimden uzakta, anana hasret, sana hasret, yoldaslarima, halkima hasret olecegim, ama surgunde degil, gurbet ellerde degil, olecegim ruyalarimin memleketinde, beyaz sehrinde en guzel gunlerimin. ............. ............... OTOBIYOGRAFI 1902'de dogdum dogdugum sehre dönmedim bir daha geriye dönmeyi sevmem üç yasimda Halep'te pasa torunlugu ettim on dokuzumda Moskova'da komünist Üniversite ögrenciligi kirk dokuzumda yine Moskova'da Tseka-Parti konuklugu ve on dördümden beri sairlik ederim kimi insan otlarin kimi insan baliklarin çesidini bilir ben ayriliklarin kimi insan ezbere sayar yildizlarin adini ben hasretlerin hapislerde de yattim büyük otellerde de açlik çektim açlik girevi de içinde ve tatmadigim yemek yok gibidir otuzumda asilmami istediler kirk sekizimde Baris Madalyasinin bana verilmesini verdiler de otuz altimda yarim yilda geçtim dört metre kare betonu elli dokuzumda on sekiz saatta uçtum Pirag'dan Havana'ya Lenin'i görmedim nöbet tuttum tabutunun basinda 924'de 961'de ziyaret ettigim anitkabri kitaplaridir partimden koparmaga yeltendiler beni sökmedi yikilan putlarin altinda da ezilmedim 951'de bir denizde genç bir arkadasla yürüdüm üstüne ölümün 52'de çatlak bir yürekle dört ay sirtüstü bekledim ölümü sevdigim kadinlari deli gibi kiskandim su kadarcik haset etmedim Sarlo'ya bile aldattim kadinlarimi konusmadim arkasindan dostlarimin içtim ama aksamci olmadim hep alnimin teriyle çikardim ekmek parami ne mutlu bana baskasinin hesabina utandim yalan söyledim yalan söyledim baskasini üzmemek için ama durup dururken de yalan söyledim bindim tirene uçaga otomobile çogunluk binemiyor operaya gittim çogunluk gidemiyor adini bile duymamis operanin çogunlugun gittigi kimi yerlere de ben gitmedim 21'den beri camiye kiliseye tapinaga havraya büyücüye ama kahve falima baktirdigim oldu yazilarim otuz kirk dilde basilir Türkiye'mde Türkçemle yasak kansere yakalanmadim daha yakalanmam da sart degil basbakan filan olacagim yok meraklisi da degilim bu isin bir de harbe girmedim siginaklara da inmedim gece yarilari yollara da düsmedim pike yapan uçaklarin altinda ama sevdalandim altmisima yakin sözün kisasi yoldaslar bugün Berlin'de kederden gebermekte olsam da insanca yasadim diyebilirim ve daha ne kadar yasarim basimdan neler geçer daha kim bilir Nazim Hikmet - 1961 EN MUHIM MESELE Toprak doyurasi gozleri doymuyor Cok cok para kazanmak istiyorlar; oldurmemiz, olmemiz lazim geliyor cok cok para kazanmalari icin. Elbet de asikare yapmiyorlar bunu : renk renk fener asmislar kuru dallara, yalanlari salmislar yollara, hepsinin de kuyrugu telli pullu. Davullar dovuluyor pazar yerinde cadirlarda kaplan adam, deniz kizi, kesik bas, pembe donlu canbazlar tellerin uzerinde hepsininde yuzu gozu boyali. Aldanip aldanmamak, Iste butun mesele. Aldanmazsak : variz! Aldanirsak : yok! Nazim Hikmet 1951 NE GUZEL SEY HATIRLAMAK SENI... Ne guzel sey hatirlamak seni; Olum ve zafer haberleri icinden. hapiste ve yasim kirki gecmis iken... Ne guzel sey hatirlamak seni; Bir mavi kumasin ustunde unutulmus elin ve saclarinda vakur yumusakliginda canimin ici Istanbul topraginin... icimde ikinci bir insan gibidir seni sevmek saadeti... Parmaklarin ucunda kalan kokusu sardunya yapraginin gunesli bir rahatlik ve etin daveti; kipkizil cizgilerle bolunmus sicak koyu bir karanlik... Ne guzel sey hatirlamak seni; yazmak sana dair hapiste sirtustu yatip seni dusunmek, filanca gun, falanca yerde soyledigin soz, kendisi degil edasindaki dunya... Ne guzel sey hatirlamak seni; Sana tahtadan birseyler oymaliyim yine: bir cekmece bir yuzuk, ve uc metre kadar ince ipekli dokumaliyim. Ve hemen firlayarak yerimden penceremde demirlere yapisarak hurriyetin sutbeyaz maviligine sana yazdiklarimi bagira bagira okumaliyim... Ne guzel sey hatirlamak seni; Olum ve zafer haberleri icinden, hapiste ve yasim kirki gecmis iken... NAZIM HIKMET KELIMELERIN Bu gec vakit bu sonbahar gecesinde kelimelerinle doluyum. Zaman gibi, madde gibi ebedi, goz gibi ciplak, el gibi agir ve yildizlar gibi piril piril kelimeler. Kelimelerin geldiler bana yureginden, kafandan, etindendiler. Kelimelerin getirdiler seni, onlar: ana onlar: kadin ve yoldas olan... Mahzundular, aciydilar, sevincli, umutlu, kahramandilar, kelimelerin insandilar... NAZIM HIKMET Mavi Liman Cok yorgunum, beni bekleme kaptan. Seyir defterini baskasi yazsin. Cinarli, kubbeli, mavi bir liman. Beni o limana cikaramazsin... (N. Hikmet, 1957) BEN SENI ISTERIM Ruzgar akar gider, ayni kiraz dali bir kere bile Sallanmaz ayni ruzgarla. Agacta kuslar civildasir: kanatlar ucmak ister Kapi kapali: zorlayip acmak ister. Ben seni isterim: senin gibi guzel, dost ve sevgili olsun hayat... Biliyorum henuz bitmedi sefaletin ziyafeti... Bitecek fakat... NAZIM HIKMET *** MAVI GOZLU DEV,MINNACIK KADIN VE HANIMELLERI O mavi gozlu bir devdi. Minnacik bir kadin sevdi. Kadinin hayali minnacik bir evdi, bahcesinde ebruliii hanimeli acan bir ev. Bir dev gibi seviyordu dev Ve elleri oyle buyuk isler icin hazirlanmisti ki devin, yapamazdi yapisini calamazdi kapisini bahcesinde ebruliii hanimeli acan evin. O mavi gozlu bir devdi. Minnacik bir kadin sevdi. Mini minnacikti kadin. Rahata acikti kadin, yoruldu devin buyuk yolunda. Ve elveda! deyip mavi gozlu deve girdi zengin bir cucenin kolunda bahcesinde ebruliii hanimeli acan eve. Simdi anliyor ki mavi gozlu dev. Dev gibi sevgilere mezar bile olamaz, bahcesinde ebruliii hanimeli acan ev... NAZIM HIKMET *** GOZLERINE BAKARKEN Gozlerine bakarken gunesli bir toprak kokusu vuruyor basima, bir bugday tarlasinda, ekinlerin icinde kayboluyorum... Yesil piriltilarla ucsuz bucaksiz bir ucurum durup dinlenmeden degisen ebedi madde gibi gozlerin: sirrini hergun bir parca veren fakat hicbir zaman busbutun teslim olmayacak olan... NAZIM HIKMET ONLAR Onlar ki toprakta karinca, suda balik, havada kus kadar cokturlar; korkak, cesur, cahil, hakim ve cocukturlar ve kahreden ve yaratan ki onlardir, destanimizda yalniz onlarin maceralari vardir. Onlar ki uyup hainin igvasina sancaklarini elden yere dusururler ve dusmani meydanda koyup kacarlar evlerine ve onlar ki bir nice murtada hancer usururler ve yesil bir agac gibi gulen ve merasimsiz aglayan ve ana avrat kufreden ki onlardir, destanimizda yalniz onlarin maceralari vardir. Demir, komur ve seker ve kirmizi bakir ve mensucat ve sevda ve zulum ve hayat ve bilcumle sanayi kollarinin ve gokyuzu ve sahra ve mavi okyanus ve kederli nehir yollarinin, surulmus topragin ve sehirlerin bahti bir safak vakti degismis olur, bir safak vakti karanligin kenarindan onlar agir ellerini topraga basip dogrulduklari zaman. En bilgin aynalara en renkli sekilleri aksettiren onlardir. Asirda onlar yendi, onlar yenildi. Cok sozler edildi onlara dair ve onlar icin: zincirinden baska kaybedecek seyleri yoktur, denildi. Nazim Hikmet SEN sen esirligim ve hurriyyetimsin, ciplak bir yaz gecesi gibi yanan etimsin, sen memleketimsin. Sen ela gozlerinde yesil hareler, sen buyuk, guzel ve muzaffer ve ulasildikca ulasilmaz olan hasretimsin... 1948 KARANLIKTA KAR YAGIYOR Ne maveradan ses duymak, ne satirlarin nescine koymak o <>, ne bir kuyumcu merakiyla islemek kafiyeyi, ne guzel laf, ne derin kelam... Cok sukur hepsinin hepsinin ustundeyim bu aksam. Bu aksam bir sokak sarkicisiyim hunersiz bir sesim var; sana, senin isitemeyecegin bir sarkiyi soyleyen bir ses. Karanlikta kar yagiyor, sen Madrid kapisindasin. Karsinda en guzel seylerimizi umidi, hasreti, hurriyeti ve cocuklari olduren bir ordu. Kar yagiyor. Ve belki bu aksam islak ayaklarin usuyordur. Kar yagiyor, ve ben simdi dusunurken seni surana bir kursun saplanabilir ve artik bir daha ne kar, ne ruzgar, ne gece... Kar yagiyor ve sen boyle < > deyip Madrid kapisina dikilmeden once herhalde vardin. Kimdin, nerden geldin, ne yapardin? Ne bileyim, mesela; Astorya komur ocaklarindan gelmis olabilirsin. Belki alninda kanli bir sargi vardir ki kuzeyde aldigin yarayi saklamaktadir. Ve belki varoslarda son kursunu atan sedin < > motorlari yakarken Bilbao'yu. Veyahut herhangi bir Konte Fernando Valaskerosi de Kortoba'nin ciftliginde [irgatlik etmisindir. Belki < >da kucuk bir dukkanin vardi, renkli Ispanyol yemisleri satardin. Belki hicbir hunern yoktu, belki gayet guzeldi sesin. Belki felsefe talebesi, belki hukuk fakultesindensin ve parcalandi universite mahallesinde bir Italyan tankinin tekerlekleri altinda kitaplarin. Belki dinsizsin, belki boynunda bir sicim, bir kucuk hac. Kimsin, adin ne, tevelludun kac? Yuzunu hic gormedim ve gormeyecegim. Bilmiyorum belki yuzun hatirlatir Sibirya'da Kolcak'i yenenleri belki yuzunun bir tarafi biraz bizim Dumlupinar'da yatana benziyordur ve belki bir parca hatirlatiyorsun Robespiyer'i. Yuzunu hic gormedim ve gormeyecegim, adimi duymadin ve hic duymayacaksin. Aramizda denizler, daglar, benim kahrolasi aczim ve < > var. Ben ne senin yanina gelebilir, ne sana bir kasa kursun, bir sandik taze yumurta, bir cift yun corap gonderebilirim. Halbuki biliyorum, bu soguk karli havalarda iki ciplak cocuk gibi usumektedir Madrid kapisini bekleyen islak ayaklarin. Biliyorum, ne kadar buyuk, ne kadar guzel sey varsa, insanogullari daha ne kadar buyuk ne kadar guzel sey yaratacaklarsa, yani o korkunc hasreti, daussilasi icimin guzel gozlerindedir Madrid kapisindaki nobetcimin. Ve ben ne yarin, ne dun, ne bu aksam onu sevmekten baska bir sey yapamam. Nazim Hikmet (25.12.1937) KARIMA MEKTUP 11-11-1933 Bursa Hapisanesi Bir tanem! Son mektubunda: "Basim sizliyor yüregim sersem!" diyorsun. "Seni asarlarsa seni kaybedersem;" diyorsun; "yasiyamam!" Yasarsin karicigim, kara bir duman gibi dagilir hatiram rüzgarda; yasarsin kalbimin kizil saçli bacisi en fazla bir yil sürer yirminci asirlilarda ölüm acisi. Ölüm bir ipte sallanan bir ölü. Bu ölüme bir türlü razi olmuyor gönlüm. Fakat emin ol ki sevgilim; zavalli bir çingenenin killi, siyah bir örümcege benzeyen eli gecirecekse eger ipi bogazima, mavi gözlerimde korkuyu görmek için bosuna bakacaklar Nazima! Ben, alaca karanliginda son sabahimin dostlarimi ve seni görecegim, ve yalniz yari kalmis bir sarkinin acisini topraga götürecegim... Karim benim! Iyi yürekli altin renkli, gözleri baldan tatli arim benim: ne diye yazdim sana istendigini idamimin, daha dava ilk adiminda ve bir salgam gibi koparmiyorlar kellesini adamin. Haydi bunlara bos ver. Bunlar uzak bir ihtimal. Paran varsa eger bana fanila bir don al, tuttu bacagimin siyatik agrisi, Ve unutma ki daima iyi seyler düsünmeli bir mahbusun karisi. Nazim Hikmet KARLI KAYIN ORMANINDA Karli kayin ormaninda yuruyorum geceleyin Efkarliyim, efkarliyim, elini ver, nerde elin? Ayisigi renginde kar, kece cizmelerim agir. Icimde calinan islik beni nereye cagirir? Memleket mi, yildizlar mi, gencligim mi daha uzak? Kayinlarin arasinda bir pencere, sari, sicak. Ben ordan gecerken biri: < > Girip yerden selamlasam hane icindekileri. Eski takvim hesabiyle bu sabah basladi bahar. Geri geldi Memed'ime yolladigim oyuncaklar. Kurulmamis zemberegi kuskun duruyor kamyonet, yuzduremedi legende beyaz kotrasini Memet. Kar tertemiz, kar kabarik, yuruyorum yumusacik. Dun gece on bir bucukta olmus Berut, tanisirdik. Bende boz bir halisi var bir de kitabi, imzali. Elden ele gecer kitap, daha yuz yil yasar hali. Yedi tepeli sehrimde biraktim gonca gulumu. Ne olumden korkmak ayip, ne de dusunmek olumu. En acayip gucumuzdur, kahramanliktir yasamak: Olecegimizi bilip olecegimizi mutlak. Memleket mi, daha uzak, gencligim mi, yildizlar mi? Bayramoglu, Bayramoglu, olumden ote koy var mi? Geceleyin, karli kayin ormaninda yuruyorum, Karanlikta etrafimi gunduz gibi goruyorum. Simdi surdan saptim miydi, sose, tirenyolu, ova. Yirmi bes kilometreden piril pirildir Moskova... Nazim Hikmet KOSMOSUN KARDESLIGI ADINA Kosmosta bizden baska dusunen var mi var bize benzer mi bilmiyorum biz ona benzer ama cayirdan nazik belkide akarsuyun savkina benzer belki cirkindir bizden karincaya benzer ama traktorden iri belki de kapi gicirtisina benzer belki ne guzeldir ne de cirkin belki tipa tip bize benzer ve yildizlardan birinde hangisinde bilmiyorum yildizlardan birine konusacak elcimiz hangi dilde bilmiyorum yildizlardan birinde konusacak elcimiz onunla 'Tovarish' diyecek ne us kurmaya geldim yildizina ne petrol ne yemis imtiyazi istemeye Koka-kola satacak da degilim selamlamaya geldim seni yeryuzu umutlari adina bedava ekmek bedava karanfil adina mutlu emekler mutlu dinlenmeler adina 'yarin yanagindan gayri her herde her seye hep beraber' diyebilmek adina evlerin yurtlarin ve kosmosun kardesligi adina. Nazim HIKMET RAN, Nisan 961-Paris KUVAYI MILLIYE DESTANINDAN BIRINCI BAP YIL 1918 - 1919 ve KARAYILAN HIKAYESI Atesi ve ihaneti gorduk ve yanan gozlerimizle durduk bu dunyanin uzerinde. Istanbul 918 Tesrinlerinde, Izmir 919 Mayisinda ve Manisa, Menemen, Aydin, Akhisar : Mayis ortalarindan Haziran ortalarina kadar yani tutun kirma mevsimi, yani, arpalar bicilip bugdaya baslanirken yuvarlandilar... Adana, Antep, Urfa, Maras: dusmus dovusuyordu... Atesi ve ihaneti gorduk. Ve kanli bankerler pazarinda memleketi alamana satanlar, yan gelip olulerin uzerinde yatanlar dustuler can kaygusuna ve kurtarmak icin baslarini halkin gazabindan karanliga karisarak basip gittiler. Yaraliydi, yorgundu, fakirdi millet, en azili duvellerle dovusuyordu fakat, dovusuyordu, kole olmamak icin iki kat, iki kat soyulmamak icin. Atesi ve ihaneti gorduk. Murat nehri, Canik daglari ve Firat, Yesilirmak, Kizilirmak, Gultepe, Tilbesar Ovasi, gordu uzun disli Ingiliz'i. Ve Aksu'yla Kopsu, Karagol'le Sogut Golu ve gumus basamakli turbesinde yatan buyuk, asik olu, sapksi horoz tuylu Italyan'i gordu. Ve Cukurova, kiyasiya duzluk, ucurumlar, yamaclar, daglar kiyasiya ve Seyhan, ve Ceyhan ve kara gozlu Yuruk kizi, gordu mavi uniformali Fransiz'i. Ve devam ettik atesi ve ihaneti gormekte. Esraf ve ayan mutehayyizanin cogu, ve agalar: Bagdasar Aga'dan Kellesi Buyuk Mehmet Aga'ya kadar, kara donlu koylulerden. Ve bizim tarafa gecenler oldu Tunuslu ve Hiindli kolelerden. Ve Turkistanli Haci Ahmet, kisik gozleri, seyrek sakali, hafif makinali tufegiyle daglarda bir basina dolasti. Ve sabahleyin ve ogle sicaginda ve aksamustu ve ayisiginda ve yildiz alacasinda geceleyin, ne zaman sikissa bizimkiler, peyda oluverdi yerden biter gibi o ve ates etti ve dusmani dagitti ve kayboldu daglarda yine. Atesi ve ihaneti gorduk. Dayandik, dayandik her yanda, dayandik Izmir'de, Aydin'da, Adana'da dayandik, dayandik, Urfa'da, Maras'ta, Antep'te. Antepliler silahsor olur, ucan turnayi gozunden kacan tavsani ard ayagindan vururlar ve arap kisraginin ustunde taze yesil selvi gibi ince uzun dururlar. Antep sicak, Antep cetin yerdir. Antepliler silahsor olur. Antepliler yigit kisilerdir. Karayilan Karayilan olmazdan once Antep koyluklerinde irgatti. Belki rahatsizdi, belki rahatti, bunu dusunmege vakit birakmiyordular, yasiyordu bir tarla sicani gibi ve korkakti bir tarla sicani kadar. Yigitlik atla, silahla, toprakla olur, onun ati, silahi, topragi yoktu. Boynu yine boyle cop gibi ince ve boyle kocaman kafaliydi Karayilan Karayilan olmazdan once. Dusman Antep'e girince Antepliler onu korkusunu saklayan bir fistik agacindan alip indirdiler. Altina bir at cekip eline bir mavzer verdiler. Antep cetin yerdir. Kirmizi kayalarda yesil kertenkeleler. Sicak bulutlar dolasir havada ileri geri... Dusman tutmusu tepeleri, dusmanin topu vardi. Antepliler duz ovada sikismislardi. Dusman sarapnel dokuyordu, topragi kokunden sokuyordu. Dusman tutmustu tepeleri. Akan: Antep'in kaniydi. Duz ovada bir gul fidaniydi Karayilan'in Karayilan olmazdan onceki siperi. Bu fidan oyle kucuk, korkusu ve kafasi oyle buyuktu ki onun, namliya tek fisek surmeden yatiyordu yuzukoyun. Antep sicak, Antep cetin yerdir. Antepliler sihahsor olur. Antepliler yigit kisilerdir. Fakat dusmanin yopu vardi. Ve ne care, kader, duz ovayi Antepliler dusmana birakacaklardi. olmazdan once umurunda degildi Karayilan'in kiyamete kadar dusmana verseler Antep'i. Cunku onu dusunmege alistirmadilar. Yasadi toprakta bir tarla sicani gibi, korkakti da bir tarla sicani kadar. Siperi bir gul fidaniydi onun, gul fidani dibinde yatiyordu ki yuzukoyun ak bir tasin ardindan kara bir yilan cikardi kafasini. Derisi isil, gozleri atesten al, dili cataldi. Birden bir kursun gelip kafasini aldi. Hayvan devrildi kaldi. Karayilan Karayilan olmazdan once kara yilanin encamini gorunce haykirdi avaz avaz omrunun ilk dusuncesini: Ve bir tarla sicani gibi yasayip bir tarla sicani kadar korkak olan, firlayip atlayinca ileri bir dehset aldi Anteplileri, segirttiler pesince. Dusmani tepelerde yediler. Ve bir tarla sicani gibi yasayip bir tarla sicani gibi korkak olana: KARAYILAN dediler. Ve biz de bunu boylece duyduk ve cetesinin basinda yillarca nami yuruyen Karayilan'i ve Anteplileri ve Antep'i aynen duyup isittigimiz gibi destanimizin birinci babina koyduk. Nazim Hikmet KIZ COCUGU Kapilari calan benim kapilari birer birer. Gozunuze gorunemem goze gorunmez oluler. Hirosima'da oleli oluyor bir on yil kadar. Yedi yasinda bir kizim, buyumez olu cocuklar. Saclarim tutustu once, gozlerim yandi kavruldu. Bir avuc kul oluverdim, kulum havaya savruldu. Benim sizden kendim icin hicbir sey istedigim yok. Seker bile yiyemez ki kagit gibi yanan cocuk. Caliyorum kapinizi teyze, amca, bir imza ver. Cocuklar oldurulmesin seker de yiyebilsinler. CEVIZ AGACI Basim kopuk kopuk bulut, icim disim deniz, ben bir ceviz agaciyim Gulhane parkinda, budak budak, serham serham ihtiyar bir ceviz. Ne sen bunun farkindasin, ne polis farkinda. Ben bir ceviz agaciyim Gulhane parkinda, Yapraklarim suda balik gibi kivil kivil. Yapraklarim ipek mendil gibi tiril tiril. kopariver, gozlerinin, gulum, yasini sil Yapraklarim ellerimdir tam yuz bin elim var, Yuz bin elle dokunurum sana, Istanbul'a. Yapraklarim gozlerimdir. Sasarak bakarim. Yuz bin gozle seyrederim seni, Istanbul'u. Yuz bin yurek gibi carpar, carpar yapraklarim. Ben bir ceviz agaciyim Gulhane parkinda, Ne sen bunun farkindasin, ne polis farkinda. Nazim Hikmet
TURK KOYLUSU O, topraktan ogrenip kitapsiz bilendir. Hoca Nasreddin gibi aglayan Bayburtlu Zihni gibi gulendir. Ferhattir, Keremdir ve Keloglandir... Yol gorunur onun garip serine, analar, babalar umudu keser, Kahbe felek ona eder oyunu Carsambayi sel alir, Bir yar sever, el alir, kanadi kirilir collerde kalir, olmeden mezara koyarlar onu. O " Yunus-u bicaredir Bastan ayaga yaredir", agu icer su yerine. Fakat bir kere dert anlayan dusmeyegorsun onlerine ve bir kere vakit erisip " Gayrik yeter!..." demesinler. Bunu dediler mi, " Israfil surunu urur, mahlukat yerinde durur ", topragin nabzi baslar onun nabizlarinda atmaga, Ne kendi nesfini korur ne dusmani kayirir, " Daglari yirtip ayirir, kayalari kesip yol eyler abihayat akitmaga... " NAZIM HIKMET (1939) (Kuvayi Milliye'den) 9 Ekim 1945 Dün gece rüyama girdin : dizimin dibinde oturuyormusun. Basini kaldirdin, kocaman, sari gözlerini bana çevirdin. Bir seyler soruyormusun. Islak dudaklarin kapanip açiliyor, sesini duymuyorum ama. Gecenin içinde bir yerlerde aydinlik bir haber gibi saat çaliyor. Havada fisiltisi bassizligin ve sonsuzlugun. Kirmizi kafesinde, kanaryamin : "Memo"mun türküsü, sürülmüs bir tarlada topragi itip yükselen tohumlarin çitirdisi ve bir kalabaligin hakli ve muzaffer ugultusu geliyor kulagima. Senin islak dudaklarin hep öyle açilip kapaniyor sesini duymuyorum ama... Kahrederek uyandim. Kitabin üstünde uyuyakalmisim meger. Düsünüyorum : yoksa senin sesin miydi bütün o sesler? Nâzim Hikmet Saat 21-22 Siirleri JAPON BALIKCISI Balik tuttuk yiyen olur Elimize degen olur Bu gemi bir kara tabut, Lumbarindan giren olur. Balik tuttuk yiyen olur, Birden degil, agir agir, Etleri curur, dagilir, Balik tuttuk, yiyen olur. Elimize degen olur, Tuzla, gunesle yikanan Bu vefali, bu caliskan Elimize degen olur. Birden degil, agir agir agir Etleri curur, dagilir, Elimize degen olur... Badem gozlum, beni unut Bu gemi bir kara tabut Lumbarindan giren olur Ustumuzden gecti bulut Badem gozlum beni unut Boynuma sarilma, gulum, Benden sana gecer olum Badem gozlum beni unut Bu gemi bir kara tabut Badem gozlum beni unut Curuk yumurtadan curuk Benden yapacagin cocuk Bu gemi bir kara tabut Bu deniz bir olu deniz Insanlar ey, nerdesiniz? Nerdesiniz? Nazim Hikmet SALKIMSÖĞÜT-1 Akiyordu su gösterip aynasinda sögüt agaçlarini. Salkimsögütler yikiyordu suda saçlarini! Yanan yalin kiliçlari çarparak sögütlere kosuyordu kizil atlilar günesin battigi yere! Birden bire kus gibi vurulmus gibi kanadindan yarali bir atli yuvarlandi atindan! Bagirmadi, gidenleri geri çagirmadi, bakti yalniz dolu gözlerle uzaklasan atlilarin parildayan nallarina! Ah ne yazik! Ne yazik ki ona dörtnal giden atlarin köpüklü boynuna bir daha yatmayacak, beyaz ordularin ardinda kiliç oynatmayacak! Nal sesleri sönüyor perde perde, atlilar kayboluyor günesin battigi yerde! Atlilar atlilar kizil atlilar atlari rüzgar kanatlilar! Atlari rüzgar kanat... Atlari rüzgar... Atlari... At... Rüzgar kanatli atlilar gibi geçti hayat! Akar suyun sesi dindi. Gölgeler gölgelendi renkler silindi. Siyah örtüler indi mavi gözlerine, sarkti salkimsögütler sari saçlarinin üzerine! Aglama salkimsögüt aglama, Kara suyun aynasinda el baglama! el baglama! aglama! Nazim Hikmet KUVAYI MILLIYE DESTANI ERZURUM VE SIVAS KONGRELERI Biz ki Istanbul sehriyiz, iste, arzederiz halimizi Turk halkinin yuce katina. Mevsim yazdir, 919'dur. Ve tesrinlerinde gecen yilin dort duvele teslim ettiler bizi, gozu kanli dort duvele anadan dogma cirilciplak. Ve kurumustu ve kan icindeydi memelerimiz. Biz ki Istanbul sehriyiz, Fransiz, Ingiliz, Italyan, Amerikan bir de Yunan, bir de zavalli Afrika zencileri yer bitirir bizi bir yandan, bir yandan da kendi kopek dollerimiz: Vahdettin Sultan, ve Damat Ferit ve Ingiliz muhipleri ve Mandacilar, Biz ki Istanbul sehriyiz, yuce Turk Halki, malumun olsun cektigimiz acilar... ... ... Erzurum'da on dort gun surdu Kongre: orda, mazlum milletlerden bahsedildi butun mazlum milletlerden ve emperyalizme karsi dovusenlerinden onlarin. Orda, bir Surayi Milli'den bahsedildi, Iradei Milliyeye mustenit bir Surayi Milli'den. Buna ragmen <> diyenler vardi, < > Hatta casuslar vardi icerde. Buna ragmen < > denildi. < > denildi, < > Buna ragmen Istanbul'da bircok hanimlar, beyler, pasalar, Turk halkindan kesmislerdi umudu. Yagdirildi telgraflar Erzurum'a: < > diye. < > FAKAT BU SEKLI HALLI KABUL ETMEDI ERZURUMLU. ERZURUM'UN KISI ZORLUDUR, BALAM, BUZ TUTAR YIGITLERIN BIYIGI. ERZURUM'DA KASKATI, DIMDIK OLUR ADAM, KABULLENMEZ YILGINLIGI... Istanbul'da hanimlar, beyler, pasalar, tul perdeler, kravatlar, apoletler, siseler, citi piti dilleri ve pamuk gibi elleri ve bicare telgraf telleri devretmek icin Amerika'ya Anadolu'yu soyle diyorlardi Erzurum'dakilere: < > ... ... ... Ve boylece, bin dereden su getirdi Istanbul'dan gelen zevat. Sivas, mandayi kabul etmedi fakat, < > dedi, < > dedi. Nazim Hikmet KARA HABER Erzincan'da bir kus var Kanadinda gumus yok. Gitti yarim gelmedi Gayri bunda bir us yok Oy daglar, daglar, daglar... Aldi ellerine kanli basini Karin ortasinda Erzincan aglar... O aglamasinda kimler aglasin... Kar lapa lapa tipidir gelir gecer Yanyana sirtustu yatan oluler Aksam olur tandiramaz Atesini yandiramaz... Gun agarir safak soker Kimsecikler gitmez suya Ezilmis baslariyla oluler Vardilar uyanilmaz uykuya. Ses edip geceye beyaz tasindan Kislanin saati calar ikiyi Ne cabuk, lahzada bitti yasamak. Kimisi alti aylik, Kiminin sakali ak, Kimisi alti aylik, Kiminin sakali ak, Kimi onuc,ondort yasinda Kimi yola gidecek, Kimisi mektup bekler Yanyana sirtsirta yatan oluler... Yayikta yag vardi dovulmedi, Ak peynir torbaya konulamadi Hasret gitti oluler Dunyaya doyulamadi. Uyanip kacamadilar, Kus olup ucamadilar, Acildi kuyular kimse inemez, Erzincan beygiri rahvandir ama, Oluler ata binemez, Yanyana sirtsirta yatan oluler... 1940 Kesemde verecek seyim yok Yuregimden verdim. NAZIM HIKMET *** BEKLERKEN Gozlerim yollarda beklerim seni Koyu karanliklar uzuyor beni Saatler geciyor gelmedin hala. Semada yildizlar o gelmez diyor Ruhum bu hitapta bezgin eriyor Kalbimi aci bir suphe buruyor Saatler geciyor gelmedin hala. Gordun mu sen onu dogan ay soyle? Olduruyor beni beklemek boyle Saatler geciyor gelmedin hala. NAZIM HIKMET *** IKIMIZ DE BILIYORUZ Ikimiz de biliyoruz, sevgilim, ogrettiler: ac kalmayi, usumeyi, yorgunlugu olesiye, ve birbirimizden ayri dusmeyi. Henuz oldurmek zorunda birakilmadik ve oldurulmek isi gecmedi basimizdan. Ikimiz de biliyoruz, sevgilim, ogretebiliriz: dovusmeyi insanlarimiz icin ve hergun biraz daha candan biraz daha iyi sevmeyi... NAZIM HIKMET Hos Geldin Hos geldin! Kesilmis bir kol gibi omuz basimizdaydi boslugun... Hos geldin! Ayrilik uzun surdu. Ozledik. Gozledik... Hos geldin! Biz biraktigin gibiyiz. Ustalastik biraz daha tasi kirmakta, dostu dusmandan ayirmakta... Hos geldin. Yerin hazir. Hos geldin. Dinleyip diyecek cok. Fakat uzun soze vaktimiz yok. YURUYELIM...... (1932 Birincitesrin 5. carsamba gecesi) Nazim Hikmet ISTIKLAL Bu zirhlari, bu ordulari tanirim, benim de sularim girdiler, benim de topragima asker cikardilar geceleyin. Kanima susamistilar. Calmak istiyorlardi gozlerimin nurunu, hunerini ellerimin. Doktuk denize onlari 1922'ydi yillardan... Misirli kardesim; sarkilarimiz kardestir, isimlerimiz kardes, yoksullugumuz kardestir, yorgunlugumuz kardes. Sehirlerimde guzel, ulu, canli ne varsa: insan, cadde, cinar, savasinda senin yanindalar. Koylerimde Kelam-i Kadim okunyor senin dilinle, senin zaferin icin... Misirli kardesim, biliyorum, biliyorum, istiklal otobus degil ki birini kacirdin mi, oburune binesin... Istiklal sevgilimiz gibidir aldattin mi bir kere zor doner bir daha. Misirli kardesim, kanalin sularina karisti kanin. Insanin yurdu bir kat daha kendinin olur topragina, suyuna karistikca kani. Yasanmis sayilmaz zaten yurdu icin olmesini bilmeyen millet... 1956 Nazim Hikmet Yeni Siirler 6 IYIMSERLIK Siirler yazarim basilmaz basacaklar ama Bir mektup beklerim mujdeli belki de oldugum gun gelir mutlaka gelir ama Ne devlet ne para insanin emrinde dunya belki yuz yil sonra olsun mutlaka bu boyle olacak ama 1957 Nazim Hikmet Siirler 6. ................. ................. Ve kadinlar, bizim kadinlarimiz: korkunc ve mubarek elleri, ince, kucuk ceneleri, kocaman gozleriyle anamiz, avradimiz, yarimiz ve sanki hic yasamamis gibi olen ve soframizdaki yeri okuzumuzden sonra gelen ve daglara kacirip ugrunda hapis yattigimiz ve ekinde, tutunde, odunda ve pazardaki ve karasabana kosulan ve agillarda isiltisinda yere sapli bicaklarin oynak, agir kalcalari ve zilleriyle bizim olan kadinlar, bizim kadinlarimiz ..................... ..................... NAZIM HIKMET (Kuvayi Milliye Destani) VERA'YA Gelsene dedi bana Kalsana dedi bana Gulsene dedi bana Olsene dedi bana Geldim Kaldim Guldum Oldum 1963 Nazim Hikmet Son siirleri 7. YINE DE IYIMSERLIK Kardesim sonu tatliya baglana kitaplar yollayin bana ucak sag salim inebilsin meydana doktor gulerek ciksin ameliyattan kor cocugun acilsin gozleri delikanli kurtarilsin kursuna dizilirken birbirine kavussun yavluklar dugun dernek yapilsin hem de sussuzluk da suya kavussun ekmek de hurriyete kardesim sonu tatliya baglanan kitaplar yollayin bana onlarin dedikleri cikacak eninde de sonunda da... 1946-1949 Nazim Hikmet Yatar Bursa Kalesinde 4 SENIN BAYRAMIN senin bayramina layik sozleri nerden bulmali? Cicekteki visne dali gibi sende dirlik, saglik. koskoca kiz oldun artik en sevincli cagindasin. hic sonmeden parildasin gozlerinde bahtiyarlik. gunluk guneslik ortalik, baban donecek limana; getirip verecek sana pullari altin balik. bense bu birkac satirlik siirimi veriyorum.. hep gulsun bu evde, yavrum, senden vuran ak aydinlik. Nazim Hikmet 8 Mart 1957, Moskova (Yeni Siirler) PIYER LOTI < > Iste frenk sairinin gordugu sark! Iste dakikada 1.000.000 basilan kitaplarin sarki! Lakin ne dun ne bugun ne yarin boyle bir sark yoktu, olmayacak! Sark ustunde ciplak esirlerin ac geberdigi toprak! Sarklidan baska herkesin orta mali olan memleket! Acligin kitliktan oldugu diyar! Agzina kadar bugdayla dolu ambar! Avrupa'nin ambari! Asya! Amerikan dretnotlarinin tel direklerine senin Cinlilerin uzun saclarindan sari mumlar gibi asiyorlar kendilerini! Himalayanin en yuksek en dik en karli tepesinde Britanya zabitleri cazbant caldiriyorlar, kara tirnakli ayaklarini daldiriyorlar, Paryalarin beyaz disli olulerini attigi Ganja! Anadolu bastan basa Armistrongun talim meydani oldu! Asyanin bagri doldu! Sark yutmayacak artik! Biktik be biktik! Icinizden biri can verebilse bile acliktan olen okuzumuze, burjuvaysa eger gozukmesin gozumuze! Hatta sen sen Piyer Loti! Sari musamba derilerimizden birbirimize gecen tifusun biti senden daha yakindir bize Fransiz zabiti! Fransiz zabiti sen o uzum gozlu Azadeyi bir orospudan daha cabuk unuttun! Kalbimize diktigin Azadenin tasini bir tahta hedef gibi topa tuttun! Bilmeyenler bilsin: sen bir sarlatandan baska bir sey degilsin! Sarlatan! Curuk Fransiz kumaslarini yuzde bes yuz ihtikarla sarka satan: Piyer Loti! Ne domuz bir burjuvaymissin meger! Maddeden ayri ruha inansaydim eger, Sarkin kurtuldugu gun senin ruhunu kopru basinda carmiha gerer karsisinda cigara icerdim! Ben elimi size verdim, size verdik bir elimizi kucaklayin bizi Avrupanin sankulotlari! Surelim yan yana bindigimiz al atlari! Menzil yakin bakin kurtulus gunu artik sayili. Onumuzde sarkin kurtulus yili bize kanli mendilini salliyor. Al atlarimiz emperyalizmin gobegini nalliyor. Nazim Hikmet-1925 TARANTA BABU'YA BESINCI MEKTUP gormek isitmek duymak dusunmek ve konusmak kosmak alabildigine basi dolu basi bos kos- -mak... hehehey TARANTA BABU hehehey yasamak ne guzel sey anasini sattigimin yasamak ne guzel sey... dusun beni kollarim, senin uc cocuk dogurmus genis kalcalarindayken... dusun sicak... dusun kara bir tasa damliyan cirilciplak bir su sesini... istedigin yemisin rengini, etini, adini dusun... gozdeki tadini dusun kipkirmizi gunesin yemyesil otun ve koskocaman masmavi bir cicek gibi acan ay isiginin... dusun TARANTA BABU insan oglunun yuregi kafasi kolu yedi kat yerin altindan cekip cikarip oyle ates gozlu celik Allahlar yaratmis ki kara topragi bir yumrukta yere serebilir, yilda bir veren nar bin verebilir. ve dunya oyle buyuk, oyle guzel oyle sonsuz ki deniz kiyilari her gece hepimiz yan yana uzanip yaldizli kumlara yildizli sularin turkusunu dinleyebilirz... yasamak ne guzel sey TARANTA BABU yasamak ne guzel sey... anliyarak bir usta kitap gibi bir sevda sarkisi gibi duyup bir cocuk gibi sasarak YASAMAK... yasamak: birer birer ve hep beraber ipekli bir kumas dokur gibi... hep bir agizdan sevincli bir destan okur gibi YASAMAK... ...... ................. YASAMAK... ne acaip istir ki bu ne mene gidistir ki TARANTA BABU bugun bu << bu inanilmiyacak kadar guzel >> bu anlatilamiyacak kadar sevincli sey: boyle zor bu kadar dar boyle kanli bu denlu kepaze... Nazim Hikmet YASAMAK KASIDELERI * Dagildi birdenbire alnina dusen saclar. Birdenbire toprakta bir seyler kimildadi. Bir seyler konusyor karanlikta agaclar. Ciplak kollarin usuyecek. Uzaklarda goremedigimiz bir yerde ay doguyor demek. O daha yapraklardan inip senin omuzunu aydinlatarak gelmedi bize kadar. Ruzgar cikar ay dogarken. Agaclar konusyor. Kollarin usuyecek. Yukardan karanlikta kaybolan dallardan bir sey dustu ayaginin dibine. Sokuldun bana. Ciplak etin tuylu bir yemis kabugu gibi elimin altinda. Ne bir yurek turkusu, ne < >, agaclarin, kuslarin, boceklerin onunde, karimin eti ustunde dusunuyor elim. Bu gece elimin okuyup yazmasi yok. Ne sevgisiz, ne sevgili... Su basinda bir parsin dili bir asma yapragi bir kurt pencesi gibi o. Kimildamak, nefes almak, yemek, icmek. Topragin altinda catlayan bir cekirdek gibi elim. Ne bir yurek turkusu, ne < >, ne sevgisiz, ne sevgili. Karimin eti ustunde dusunen: ilk insanin eli. Toprakta suyu bulan bir kok gibi o diyor ki bana: < > Ve simdi ben yuzumde dolasirken disi kirmizi saclar, toprakta bir seyler kimildanir bir seyler konusurken karanalikta agaclar ve uzaklarda goremedigimiz bir yerde ay dogarken, elim, karimin eti ustunde, agaclarin, kuslarin, boceklerin onunde, yasamak denin seyin, su basindaki parsin, catlayn cekirdegin, ilk insanin hakkini istiyorum. 1937 Nazim Hikmet Guneste denizin sonunda mavi bir duman gibi gozumde tutuyorsun. Yesil bir erik dali yuregim sen altin tuylu bir yemis sallaniyorsun. Fakat ben seni boyle bir yemis ve bir duman gibi gormenin yerine sahiden gormek istiyorum ciplak ayaklarini sahiden dokunmak istiyorum uzun parmakli ellerine 1938 Nazim Hikmet Siirler 4. YURUMEK yurumek; yurumeyenleri arkasinda bos sokaklar gibi birakarak, havalari boydan boya yarip ikiye karanligin gozune bakarak yurumek |.. yurumek; dost omuzbaslarini omuzlarinin yaninda duyup, kelleni orta yere yuregini yumruklarinin icine koyup yurumek |.. yurumek; yolunda pusuya yattiklarini, arkadan celme attiklarini bilerek yurumek |.. yurumek; yurekten gulerekten yurumek ... NazIm HiKMET KAVAK Agac gece seyredilir Suda gumusten servidir Istanbullu Nedim icin Ak bedenli gelinleri Melul mahzun kayinlari Sever Razanli Yasemin Bende bir kavak urperir Nerde olsam sesi gelir Muhacirligimden beri Her agac gibi kavak da Omrunce durur ayakta Gozler durur bir seyleri Gozler sose boylarini Sari sicak yaz gununde Anadolu koylerini Beni de gozledi kavak Geceleri haykirarak Hapisenin onunde Sahit ayiplarimiza Sahit kayiplarimiza Umudumuzun sahidi Sahit bitlenisimize Topraktaki isimize Hey gidi kavak hey gidi Kavaklarini ogmekten Kuru kuruya sevmekten Ne cikar ki memleketim Kara topraga egilip Yuzumun terini silip Bir tek kavak dikemedim. Nazim Hikmet 1956 Haber Onlardan haber geldi. Oradan onlardan. Gomlekleri kirli degil catik degilmis kaslari. Yalniz biraz uzamis tiraslari. "Yandik!" dememisler. Dayanmislar biliyorum. "Dayandik!" dememisler. Gozleri gulerek bakiyorlarmis adama. Sakaklarinda taze bir yara varmis ama, catik degilmis kaslari. Yalniz biraz uzamis tiraslari... HASRET Denize donmek istiyorum! Mavi aynasinda sularin Boy verip gorunmek istiyorum! Denize donmek istiyorum! Gemiler gider aydin ufuklara gemiler gider! Gergin beyaz yelkenleri doldurmaz keder. Elbet omrum gemilerde bir gun olsun nobete yeter, ve mademki bir gun olum mukadder; ben sularda batan bir isik gibi sularda sonmek istiyorum! Denize donmek istiyorum! Denize donmek istiyorum! Nazim Hikmet PIRAYE ICIN YAZILMIS SAAT 21-22 SIIRLERI'NDEN 5 Kasim 1945 Cicekli badem agaclarini unut. Degmez, bu bahiste geri gelmesi mumkun olmayan hatirlanmamali. Islak saclarini guneste kurut: olgun meyvelerin bayginligiyla pirildasin nemli, agir kiziltilar... Sevgilim sevgilim, mevsim sonbahar... Nazim Hikmet.