17.01.1999, Ogün Sazova

Daha önce Nazim Hikmet Siirleri derlemesini sayfaya eklemistim, simdi de
sevdigim bazi diger siirleri ekliyorum. Henüz eklemek istedigim tüm siirleri 
eklemis degilim, kalan bazi siirleri de umarim yakinda tamamlamayi basaririm. Kötü
olan nokta ise, tripod`un Türkce karakterleri kullanmamasi, yoksa ben biraz
da ugrasarak siirleri Türkce karakterli hale cevirmistim. Neyse umarim yine de
hosunuza gider...


O BELDE

Denizlerden
Esen bu ince hava saçlarinda eglensin.
Bilsen
Melal-i hasret ü gurbetle ufk-i sama bakan 
Bu gözlerinle, bu hüznünle sen ne dilbersin!
Ne sen,
Ne ben,
Ne de hüsnünde toplanan bu mesa,
Ne de alam-i fikre bir mersa
Olan bu mai deniz
Melali anlamayan nesle asina degiliz.

Sana yalniz bir ince taze kadin,
Bana yalnizca eski bir budala
Diyen bugünkü beser,
Bu sefih, istiha, bu kirli nazar,
Bulamaz sende, bende bir mana.
Ne bu aksamda bir gam-i nermin,
Ne de durgun denizde bir mugber
Lerze-i istitar ü istigna.

Sen ve ben
Ve deniz
Ve bu aksam ki lerzesiz, sessiz,
Topluyor buy-i ruhunu güya,
Uzak
Ve mai gölgeli bir beldeden cüda kalarak,
Bu nefy ü hicre müebbed, bu yerde mahkumuz...
O belde,
Durur menatik-i dusize-i tahayyülde;
Mai bir aksam
Eder üstünde daima aram;
Eteklerinde deniz
Döker ervaha bir sükun-i menam.
Kadinlar orda güzel, ince, saf leylidir,
Hepsinin gözlerinde hüznün var,
Hepsi hemsiredir veyahut yar:
Dilde tenvim-i iztirabi bilir
Dudaklarindaki giryende buseler, yahud,
O gözlerindeki niyli sukut-i istifham.
Onlarin ruhu, sam-i mugberden
Mütekasif menekselerdir ki
Mütemadi sükun u samti arar;
Su`le-i bi-ziya-yi hüzn-i kamer,
Mülteci sanki sade elllerine.
O kadar natüvan ki, ah, onlar,
Onlarin hüzn-i lal ü müstereki,
Sonra dalgin mesa, o hasta deniz
Hepsi benzer o yerde birbirine...

O belde,
Hangi bir kit`a-i muhayyelde?
Hangi bir nehr-i dur ile mahdud,
Bir yalan yer midir veya mevcud,
Fakat bulunmayacak bir melaz-i hülya mi?
Bilmem...Yalniz
Bildigim sen ve ben ve mai deniz
Ve bu aksam ki eyliyor tehziz
Bende evtar-i hüzn ü ilhami,
Uzak
Ve mai gölgeli bir beldeden cüda kalarak,
Bu nefy ü hicre müebbed, bu yerde mahkumuz...

Ahmet Hasim


Dervislik bastadir, taçta degildir
Hararet nardadir, sacda degildir.
Ararsan Mevla`yi kendinde ara,
Kudüs`te, Mekke`de, Hac`da degildir.

Haci Bektas-i Veli



Haddeden geçmis nezaket yal-ü bal olmus sana
Mey süzülmüs siseden ruhsar-i al olmus sana

Buy-i gül takdir olunmus nazin islenmis ucu
Biri olmus hoy biri dest-mal olmus sana

Söyle gird olmus frengistan birikmis bir yere
Sonra gelmis guse-i ebruda hal olmus sana

Ol büt-i tersa sana mey nus eder misin demis
El aman ey dil ne müskilter sual olmus sana

Sen ne camin mestisin aya kimin hayranisin
Kendin aldirdin gönül ne oldu ne hal olmus sana

Leblerin mecruh olur dendan-i sin-i buseden
Lalin öptürmek bu haletle muhal olmus sana

Yok bu sehr içre senin vasfettigin dilber Nedim
Bir peri suret görünmüs bir hayal olmus sana

Nedim


HASRETINDEN PRANGALAR ESKITTIM

Seni, anlatabilmek seni.
Iyi çocuklara, kahramanlara.
Seni, anlatabilmek seni.
Namussuza, haldan bilmez,
Kahpe yalana.

Ard-arda kaç zemheri,
Kurt uyur, kus uyur, zindan uyurdu.
Disarda gürül gürül akan bir dünya...
Bir ben uyumadim,
Kaç leylim bahar,
Hasretinden prangalar eskittim.
Saçlarina kan gülleri takayim,
Bir o yana,
Bir bu yana...

Seni, bagirabilsem seni,
Dipsiz kuyulara,
Akan yildiza.
Bir kibrit çöpüne varana,
Okyanusun en issiz dalgasina 
Düsmüs bir kibrit çöpüne.

Yitirmis tilsimini ilk sevmelerin,
Yitirmis öpücükleri,
Payi yok, apansiz inen aksamdan,
Bir kadeh, bir cigara, dalip gidene,
Seni, anlatabilsem seni...
Yoklugun, Cehennemin öbür adidir
Üsüyorum, kapama gözlerini...

Ahmed Arif



ANADOLU

Besikler vermisim Nuh`a,
Salincaklar, hamaklar,
Havva Ana`n dünkü çocuk sayilir,
Anadolu`yum ben,
Taniyor musun?

Utanirim,
Utanirim fikaraliktan,
Ele, güne karsi çiplak...
Üsür fidelerim,
Harmanim kesat.
Kardesligin, çalismanin,
Beraberligin,
Atom güllerinin katmer açtigi,
Sairlerin, bilginlerin dünyalarinda,
Kalmisim bir basima,
Bir basima ve uzak.
Biliyor musun?

Binlerce yil sagilmisim,
Korkunç atlilarla parçalamislar
Nazli, seher-sabah uykularimi
Hükümdarlar, saldirganlar, haydutlar,
Haraç salmislar üstüme.
Ne Iskender takmisim,
Ne sah, ne sultan
Göçüp gitmisler, gölgesiz!
Selam etmisim dostuma
Ve dayatmisim...
Görüyor musun?

Nasil severim bir bilsen.
Köroglu`yu,
Karayilani,
Meçhul Askeri...
Sonra Pir Sultan`i ve Bedrettin`i.
Sonra kalem yazmaz,
Bir nice sevda...
Bir bilsen,
Onlar beni nasil severdi.
Bir bilsen, Urfa`da kursun atani,
Minareden, barikattan,
Selvi dalindan,
Ölüme nasil gülerdi.
Bilmeni mutlak isterim, 
Duyuyor musun?

Öyle yikma kendini,
Öyle mahzun, öyle garip...
Nerede olursan ol,
Içerde, disarda, derste, sirada,
Yürü üstüne-üstüne,
Tükür yüzüne celladin,
Firsatçinin, fesatçinin, hayinin...
Dayan kitap ile
Dayan is ile.
Tirnak ile, dis ile,
Umut ile, sevda ile, düs ile.
Dayan rüsva etme beni.

Gör nasil yaratilirim,
Namuslu, genç elllerinle.
Kizlarim,
Ogullarim var gelecekte,
Herbiri vazgeçilmez cihan parçasi.
Kaç bin yillik hasretimin koncasi,
Gözlerinden,
Gözlerinden öperim.
Bir umudum sende,
Anliyor musun?

Ahmed Arif



UNUTAMADIGIM

Açardin,
Yalnizligimda
Mavi ve yesil,
Açardin.
Tavsan kani, kinali-berrak.
Yenerdim acilari, kahpelikleri...

Gitmek,
Gözlerinde gitmek sürgüne.
Yatmak,
Gözlerinde yatmak zindani.
Gözlerin hani?

"To be or not to be" degil.
"Cogito ergo sum" hiç  degil...
Asil is, anlamak kaçinilmaz`i,
Durdurulmaz çigi
Sonsuz akimi.
Içmek,
Gözlerinde içmek ayisigini.
Varmak,
Gözlerinde varmak can tilsimina.
Gözlerin hani?

Canimin gizlisinde bir can idin ki
Kan degil, sevdamiz akardi geceye,
Siktikça cellad,
Kemendi...

Duymak,
Gözlerinde duymak üç agaçlari
Susmak,
Gözlerinde susmak,
Ustura gibi...
Gözlerin hani?

Ahmed Arif


HANI KURSUN SIKSAN GEÇMEZ GECEDEN

Yigit harmanlari, yiginaklar,
Kurulmus çetin daglarinda vatanlarin.
Dize getirilmis haydutlar,
Hayinlar amana gelmis,
Yetim hakki sorulmus,
Hesap görülmüs.
Demdir bu...

Demdir,
Derya dibinde yanginlar,
Kan kesilmis ovalar üstünde Mayis...
Uçmus, bir kustüyü hafifliginde,
Çelik kadavrasi korugan`larin.
Ölünmüs, canim, ölünmüs,
Murad alinmis...

Gelgelelim,
Beter, bize kismetmis.
Ölüm, böyle alti okka koymaz adama,
Susmak ve beklemek, müthis
Genciz, namlu gibi,
Ve çatal yürek,
Barisa, bayrama hasret
Uykulara, derin, kaygisiz, rahat,
Otuziki disimizle gülmege,
Doyasiya sevismege, yemege...
Kaç yol, aglamakli olmusum geceleri,
Asil, bizim aramizda güzeldir hasret
Ve asil biz biliriz kederi.

Içim, bir suskunsa tekin mi ola?
O Malta biçagi, kinsiz, uyanik,
Ve genç bir misradir
Filinta endam...
Neden, neden alnindaki yikkinlik,
Bakislarindaki öldüren bugu?
Kaç yol aglamakli oluyorum geceleri...
Nasil da almis aklimi,
Sürmüs, filiz vermis içimde sevdan,
Dost, düsman söz eder kendi kavlince,
Kinanmak, yigit basina.
Bu, ne ayip, ne de yasak,
Öylece bir gerçek, kendi halinde,
Belki, yasamama sebep...

Evet, aglamakli oluyorum, demdir bu.
Hani, kursun siksan geçmez geceden,
Anlatamam, nasil issiz, karanlik...
Ve zehir-zikkim cigaram.
Gene bir cehennem var yastigimda,
Gel artik...

Ahmed Arif


Sözün bilmez bazi cahil elinden
Edep aglar, erkan aglar, yol aglar.
Bülbülün feryadi gonca gülünden,
Bülbül aglar, gülsen aglar, gül aglar.

Gevheri


Sana derim sana ey kalbi hayin
Kimseler çekmesin felegin yayin
Yikip harab ettigin gönül sarayin
Alip bir tasin koyabilmezsin.

Erzurumlu Emrah



AYRILIK

Ayrilik siiri ne kadar yalin
Sevdigimiz ask sözcükleri gibi
Kiliçla kesiyor bir hain nokta
Öpüsen virgüllerle akan cümleyi

Nasil soguk ayriligin günesi
Gölgeli bir çinar olan gövdemin
Dallari içten kirinca aci
Buzdan bir alçiyla tutuyor beni

Ayrilik sabahi ne kadar beyaz
Ölümün hüzünlü arkadasi kar
Bana ütülü bir çarsaf hazirlar
Bir karanfil tam yüregin üstünde

Onat Kutlar
(Unutulmus Kent)


BIR SIIR ÜSTÜNE ÇESITLEME

Külrengi bulutlariyla güz günlerinin
Sevdigim Istanbulu gibisin
Gene de çagiriyor yüregin
Daha aydinlik bir yeryüzünü

Her zaman genç gözlerinde gülüyor
Su kocamis ve yorgun Istanbul
Gene de yasiyor ve sirli aynasinda
Bana gösteriyor senin yüzünü

Ayak basmadigim çorak bozkirda
Sevdigim Anadolu gibisin
Gene de bekliyor yüregin
Uzakta ve elinde olmayani

Sevecen gözlerinde tükeniyor
Hasret rüzgarlariyla Anadolu
Gene de üretiyor ellerin
Yeni bastan ve umutla sevdani

Istanbulum Anadolum sevdigim toprak
Ne kadar yakinim sana
Ve ne kadar uzak

Onat Kutlar
(Pera'li Bir Ask Için Divan)


KITABE

rüzgarin yüzünü vadilerden taniyorlar sevgilim
arinin adini bir menekseden
çilgin irmagin yüzünü bir deniz çiziyor
topragi, yediveren bir gül agaci
tarihler bir köprü olarak yaziyor bir ustayi
kahramani, gülümseyen bir yoksul
çocuk olarak

beni bir gün sevgilim senin yüzünle
anacak dogu'nun yeni ozanlari
çünkü bir agustos gecesi sessiz bir gölün
ayisigiyla yikanmis kiyilarinda
akilli sarkilar söyleyen bir deli
hiç  bitmeyen yaz gününe gömecek beni
senin adinla

Onat Kutlar
(Iki Irmak Arasi)



ASK

Simdi sen kalkip gidiyorsun. Git.
Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler.
Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin
Oysa Allah bilir bugün iyi uyanmistik
Sevgiyeydi ilk açilisi gözlerimizin sirf onaydi
Bir kus konmus parmaklarima uzun uzun ötmüstü
Bir sevismek gelmis bir daha gitmemisti
Yoktu dünlerde evvelsi günlerdeki yoksullugumuz
Sanki hiç olmamisti

Oysa kalbim iste suracikta çarpiyordu
Surda senin gözlerindeki bakimsiz mavi, güzel lafli Istanbullar
Surda da etin çogaliyordu dokundukça laflarin dünyalarin
Öyle düzeltici öyle yerine getiriciydi ki sevmek
Ki Karaköy köprüsüne yagmur yagarken
Biraksalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti
Çünkü iki kisiydik

Oysa bir bardak su yetiyordu saçlarini islatmaya
Bir dilim ekmegin bir iki zeytinin basinaydi doymamiz
Seni bir kere öpsem ikinin hatiri kaliyordu
Iki kere öpeyim desem üçün boynu bükük
Yüzünün bitip vücudunun basladigi yerde
Memelerin vardi memelerin kahramandi sonra
Sonrasi iyilik güzellik.

Cemal Süreya



BIR ÇIÇEK

Bir çiçek duruyordu, orda, bir yerde,
Bir yalnisi düzeltircesine açmis;
Gelmis ta agzimin kenarinda
Konusur durur.

Bir gemi bembeyaz teniyle açiklarda, 
Güverteleri uçtan uca orman;
Aldim çiçegimi surama bastim,
Bastim ki yalnizligimmis.

Bir basina arsinliyor bir adam mavi treni
Keske yalniz bunun için sevseydim seni.

Cemal Süreya


BU BIZIMKI

Yikici bir ask bu,
Yikiyor milletin ortasina
Tutku yükünü.

Bölücü bir ask,
Ekmegi suyu bölüyor
Günde üç ögün.

Hain bir ask bu,
Sizin eve hirsiz girer
Onunkine polis.

Yasadisi bir ask,
Evlenmeyi
Hiç  mi hiç  düsünmüyor.

Soyguncu bir ask bu,
En siradan ezgilerden
Sevinçler devsiriyor.

Kökü disarda bir ask,
Dante ile Beatrice'inkine
Fena öykünüyor.

Isgalci bir ask bu,
Samanlik sevisenin diyor
Baska sey demiyor.

Cemal Süreya


CIGARAYI ATTIM DENIZE

Simdi bir güvercinin uçusunu bölüsüyoruz
Gökyüzünun o meshur maviliginde
Uzun saçli iri memeli kadinlariyla
Bir Akdeniz sehri çikabilir içinden
Alip yaracak olsak yüregini
Simdi bir güvercinin

Simdi sen tam çagindasin yanina varilacak
Önünde durulacak tam elinden tutulacak
Hangi bir elinden güzelim hangi bir
Bir elinde kizligin duruyor garip huysuz
Öbür elinde yetiskin bir günisigi
Daha öbür elinde de kilometrelerce hürlük
Çalisan insanlar için aksamlara kadar
Toz duman içinde
Bir elinle de boyuna ekmek kesiyorsun

Biz eskiden de en asagi böyleydik senlen
Bir bulut geçiyorsa onu görürdük
Bir minarenin keyfine diyecek yoksa onu
Bir adam boyuna yoksulluk ediyorsa onu
Ne zaman hürlügün barisin sevginin askina
Bir cigara atmissak denize
Sabaha kadar yandi durdu

Cemal Süreya


ARKADASIM BADEM AGACI

Sen agaçlarin aptali
Ben insanlarin
Seni kandirir havalar
Beni sevdalar
Bir iliman hava esmeye görsün
Düsünmeden gelecek karakis..
Açarsin çiçeklerini ..
Bense hayra yorarim gördügüm düsü...
Bir güler yüz bir tatli söz..
Açarim yüregimi hemen
Yemise durmadan çarpar seni karayel
Beni karasevda
Hem de bilerek kandirildigimizi
Kacinci kez balanmisiz bir olmaza
Koo desinler  bize saskin
Sonu  gelmese de hiç  bir askin
Açalim yine de çiçeklerimizi
Senden yanayim arkadasim
Havani bulunca aç çiçeklerini
Nasil açiyorsam yüregimi
Belki bu kez kis olmaz
Bakarsin sevdan düs olmaz
Nasil vermissem  kendimi son sevdama
Vur kendini sen de bu güzel havaya

Aziz Nesin


BAGISLA

Ya zamanindan çok erken gelirim
Dünyaya geldigim gibi
Ya zamanindan çok geç
Seni bu yasta sevdigim gibi

Mutluluga hep geç kalirim
Hep erken giderim mutsuzluga
Ya hersey bitmistir çoktan
Ya hiç bir sey baslamamis

Öyle bir zamanina geldim ki yasamin
Ölüme erken seviye geç
Yine gecikmisim bagisla sevgilim
Seviye on kala ölüme bes

Aziz Nesin


SEN SÖYLEMEDEN DE BILIYORUM

Seziyorum ki kaçacaksin..
Yalvaramam kosamam
Ama sesini birak bende
 
Biliyorum ki kopacaksin
Tutamam saçlarindan
Ama kokunu birak bende
 
Anliyorum ki ayrilacaksin
Çok yikkinim yikilamam
Ama rengini birak bende
 
Duyumsuyorum ki yiteceksin
En büyük acim olacak
Ama isini birak  bende
 
Ayrimsiyorum ki unutacaksin
Aci kursun bir okyanus
Ama tadini birak bende
 
Nasil olsa gideceksin
Hakkim yok durdurmaya
AMA KENDINI BIRAK BENDE

Aziz Nesin




BOSUNA

Sen yoksun.........
Bosuna yagiyor yagmur...
Birlikte islanmayacagiz ki.....
 
Bosuna bu nehir......
Çirpinip pirpirlanmasi.....
Kiyisinda oturup göremeyecegiz ki...
 
Uzar uzar gider..
Bosa yorulur yollar..
Birlikte  yürüyemiyecegiz ki..
 
Özlemler de ayriliklar da bosuna
Öyle uzaklardayiz..
Birlikte aglayamayacagiz ki
 
Seviyorum seni bosuna..
Bosuna yasiyorum
Yasami bölüsemiyecegiz ki ...
 
Aziz Nesin


YASAYABILME IHTIMALI... 

soguk ve sehirlerarasi
otobüslerde vazgeçtim
çocuk olmaktan
ve beslenme cantamda
otlu peynir kokusuydu babam ...

Ben seninle bir gün Veyselkarani'de haslama
yeme ihtimalini sevdim.

Ilkokulun silgi kokan, tebesir lekeli yillarinda
(Ankara'da karbonmonoksit sonbaharlar
yasaniyordu o zaman) özlemeye basladim herkesi ...
Ve bu hasret öyle uzun sürdü ki, adam gibi
hasretleri özlemeye basladim sonra ...

Bizim Kemalettin Tugcu'larimiz vardi ...
Bir de çamlarin bugusuna yazi yazma imkani ...

Yumurta kokan arkadaslarla paylasilan 
kahverengi siralarda, solculuk oynamaya 
basladik ...
Ben doktor oluyordum sen hemsire, geri kalanlar
kontrgerilla ...
Kirmizi boyalarla umut ikliminde harfler
yaziliyordu, pütürlü duvarlara ve Türk Dil 
Kurumu'na inat bir Türkçeyle ... Agbilerimizden
ögrendik, s harfinden orak çekiç figürler
üretmeyi ...

Ankara'ya usul usul karbonmonoksit yagiyordu.
Ve kapali mekanlarda sevismeyi öneriyordu 
haber bültenleri ...
Oysa Ankara'da hiç  sevismedim ben.
Disiplin kurulunda tartisilan askim olmadi
benim ...
(Sinifça gidilen pikniklerde kiçimiza batan
platonik dikenleri saymazsak...)

Ankara'ya usul usul kursun yagiyordu ... Ve
belli bir saatten sonra sokaga çikmamayi 
öneriyordu haber bültenleri ... Oysa hiç  kursun
yaram olmadi benim ...
Ve hiç bir mahkeme tutanaginda geçmedi 
adim...
Çatismalarin ortasinda sevimli bir çocuk
yüzüydüm sadece ...
Sana siirler biriktiriyordum fen bilgisi 
defterimde ama sen yoktun ... 

Ben, senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum, suni 
teneffüs saatlerinde ... Okul servisi seni hep
zamansiz, amansizca bir lojman griligine 
götürüyordu ... Ben, senin benimle Tunali Hilmi
Caddesine gelebilme ihtimalini seviyordum ...

Ben, senin beni sevebilme ihtimalini 
seviyordum.

Yaz sicagi topraga çekiyordu tenimin
çatlamaya hazir gevrekligini ... Sonra otobüs
 oluyordum, kirik yarik yollarin çare bilmez 
 sürgünü ...
 Ne yana baksam dag ve deniz saniyordum 
 Mus ovasinin yalanci maviligini ... Otobüs
 oluyordum bir süre ... Yanimizdan gecen kara 
 trenlerle yarisiyordum, yanagim otobüs
 caminin garantisinde ...
 Otobüs oluyordum ... Bir ülkeden bir iç ülkeye ...
 Çocukluguma yaklastikça büyüyordum ...

 Zap suyunun sesini basina koyuyordum
 sarkilarimin listesinin ... Korkuyordum ... Sonra
 iniyordun otobüsten ...
 Çarsidan bizim eve giden, ömrümün en uzun,
 ömrümün en kisa, ömrümün en çocuk, 
 ömrümün en ihtiyar yolunu kosuyordum ...
 Çünkü sonunda annem oluyordum babam
 kokuyordum sonunda ...

 Soguk ve sehirlerarasi otobüslerde vazgeçtim
 çocuk olmaktan
 ve beslenme çantamda otlu peynir 
 kokusuydu babam ...

 Ben seninle bir gün Van'daki bir kahvalti
 salonunda ...
 Ben seninle (sadece bilmek zorunda kalanlarin 
 bildigi) bir yol üstü lokantasinda ...
 Ben seninle, Agri dagina mistik ve demli bir çay
 kivaminda bakan Dogubeyazit'in herhangi bir
 toprak daminda ...
 Ben seninle herhangi bir insan elinin terli
 cografyasinda olma ihtimalini sevdim ...

 Ben senin,
 beni sevebilme ihtimalini sevdim!

Yilmaz Erdogan


GAZEL 

Beni candan usandirdi cefâdan yâr usanmaz mi 
Felekler yandi âhimdan murâdim sem'i yanmaz mi 

Kamu bîmârina cânân deva-yi derd eder ihsan 
Niçün kilmaz bana derman beni bîmar sanmaz mi 

Seb-i hicran yanar cânim döker kan çesm-i giryânim 
Uyandir halki efgânim kara bahtim uyanmaz mi 

Gûl-i ruhsârina karsi gözümden kanli akar su 
Habîbim fasl-i güldür bu akar sular bulanmaz mi 

Gâmim pinhan dutardim ben dedîler yâre kil rûsen 
Desem ol bî-vefâ bilmen inanir mi inanmaz mi 

Degildim ben sana mâil sen ettin aklimi zâil 
Bana ta'n eyleyen gâfil seni görgeç utanmaz mi 

Fuzûlî rind-i seydâdir hemîse halka rüsvâdir 
Sorun kim bu ne sevdâdir bu sevdâdan usanmaz mi

Fuzuli


BULUSMAK ÜZERE

Diyelim yagmura tutuldun bir gün
Bardaktan bosanircasina yagiyor mübarek
Öbür yanda günes kendi keyfinde
Ne de olsa yaz yagmuru
Piril piril düsüyor damlalar
Eteklerin uça uça bir kosudur kopardin
Dar attin kendini karsi evin sundurmasina
Iste o evin kapisinda bulacaksin beni

Diyelim için çekti bir sabah vakti
Erkenden denize gireyim dedin
Kulaç attikça sen
Patiska çarsaflar gibi yirtiliyor su ortadan
Ege Denizi bu efendi deniz
Seslenmiyor
Derken bi de dibe dalayim diyorsun
Içine çil çil kosusan baliklar
Lapinalar gümüsler var ya
Eylim eylim salinan yosunlar
Onlarin arasinda bulacaksin beni

Diyelim sapina kadar sair bir herif çikmis ortaya
Çakmak çakmak gözleri
Meydan da Taksim ya da Beyazit meydani
Herkes orda sen de ordasin
Herif bizden söz ediyor bu ülkenin çocuklarindan
Yürüyelim arkadaslar diyor yürüyelim
Özgürlüge mutluluga dogru
Her isin basinda sevgi diyor
Gözlerin yagmurdan sonra yapraklarin yesili
Bi de basini çeviriyorsun ki
Yaninda ben varim.

Can Yücel


GÜZEL'E

Dün gece senin küçücük elinle yalniz yattik
Yalniz senin küçücük elinle yalnizlik
Kandilli ilkokulu kadar kalabalik
Zilleri çaldiginda düslerinin
Siniflarin kapilari ardina kadar acik
Gökyüzünün, denizin, topragin, hayalle, emegin
Hakli siniflari

Belki de baskin korkusuyla vefasiz, akintiya atilan
Kitaplar var ya onlardan
Ögrenmis Marx'i, gümüs baliklari
Ve belki de onun için o kadar,
O kadar aydinlik ortalik...

Sen ki çiçekleri toplamayan güzelim
Çiçekleri sulayan çocuk
Ve ben ki buruk ve kavruk
Bir ihtiyar adamim artik
Öyle güzeldim ki senle, çiçeklerden çok
Ve anladim, anladim ki bir daha
DÜSÜNDE BILE GÖREMEZ ISLER
DÜSLERIN GÖRDÜGÜ ISLERI

Can Yücel


MARE NOSTRUM (Deniz Gezmis için)

En uzun kosuysa elbet
Turkiye'de de Devrim
O, onun en güzel yüz metresini kostu
En sekmez lüverin namlusundan firlayarak ...
En hizlisiydi hepimizin,
En önce gogüsledi ipi...
Aciyorsam sana su kadarcik anam avradim olsun
Ama ask olsun sana çocuk, Ask olsun

Can Yücel


BEN MI? EVET...
 
ben mi?evet...
bir gün çikip gidecegim kapilari,evleri,dergileri,hüzünler birakarak...
bir çiçek merhaba diyecek...
hos geldin diyecek dag...
orman gülümseyecek...
animsayislarin,bekleyislerin,ümitlerin yada ümitsizliklerin
hirslarin,yarislarin,tasalarin kalktigi yerde
tam anlatinin kaldigi yerde baslayacak siir...
hiç kimseye seslenmeyen, kendi kendine yeten sadece...
kendi mantigi;kendi güzelligi içinde tutarli...
ama halkin yasantisi girecektir oraya, çünkü yasayan büyük
bir seydir halk...
deniz ve ufuk girecek,karinca yuvalari,gökyüzü,kozalaklar
ve kopuk ve artik hasetsiz bir ask...

yani sevismek denizle,kosulsuz,önyargisiz,hesapsiz...
yani uzanmak ve düsünmek binlerce yil..
dogan,ölen ve yasayan seyleri...
dogumu,ölümü ve yasamayi
yani dingin ve büyük olan herseyi anlatmak...
ben mi?evet . çikip  gidecegim bir gün...
tasasiz,gözyassiz,geride birsey birakmadan ve birsey beklemeden 
ilerde...
sadece yagmur sularindan piril piril bir yürek
artik kendi kendinin anlami ve nedeni olan bir yürekle...

Ataol Behramoglu	




BEN ÖLÜRSEM AKSAMÜSTÜ ÖLÜRÜM

Ben ölürsem aksamüstü ölürüm
Sehre simsiyah bir kar yagar
Yollar kalbimle örtülür
Parmaklarimin arasindan
Gecenin geldigini görürüm

Ben ölürsem aksamüstü ölürüm
Çocuklar sinemaya gider
Yüzümü bir çiçege gömüp
Aglamak gibi isterim
Derinden bir tren gecer

Ben ölürsem aksamüstü ölürüm
Alip basimi gitmek isterim
Bir aksam bir kente girerim
Kayisi agaçlari arasindan
Gidip denize bakarim
Bir tiyatro seyrederim

Ben ölürsem aksamüstü ölürüm
Uzaktan bir bulut gecer
Karanlik bir çocukluk bulutu
Gerçeküstücü bir ressam
Dünyayi degistirmeye baslar
Kus sesleri, haykirislar
Denizin ve kirlarin
Rengi birbirine karisir

Sana bir siir getiririm
Sözler rüyamdan fiskirir
Dünya bölümlere ayrilir
Birinde bir pazar sabahi
Birinde bir gökyüzü
Birinde sararmis yapraklar
Birinde bir adam
Herseye yeniden baslar

Ataol Behramoglu


BEYAZ IPEK GIBI YAGDI KAR

Beyaz, ipek gibi yagdi kar
Bir kiz kardan hafif adimlariyla yürüyüp geçti hayal içinde
Arkadaslarimi düsündüm, sevgili seyleri
Sanki her sey bizimle var ve bizimle olacak
Sarkilar çaldi odalarda
-Bütün insanlari sevmek gerektigini düsündüm
Düsmanlarimiz disinda
Düsmanlarimiz çünkü
Sevgiyi yok ettikleri için
Düsmanlarimiz oldular-
Beyaz, ipek gibi yagdi kar
Bir kiz kardan hafif yüregiyle
Geçip gitti güvercinleri animsatarak.
Uzaktaki sehir
Uykuya dalmistir simdi.
Düsündüm bir bir
Kardeslerimin ne yaptiklarini
Nihat
Uyumuyor olmali.
Nefis bir sarki
Söylüyor yandaki odada bir kiz
Bir Rus
Halk sarkisi.
Ve simdi koroyla
Basladilar.
Nihat düsünüyordur
Karanlikta.
Sanirim bir saatten sonra
Hapishanede
Disardan söndürüyorlar isiklari-
Beyaz, ipek gibi yagdi kar
Bir kiz kelebek adimlariyla
Geçip gitti karin üzerinden.
Insanlar kendi sarkilarini
Kendi hayallerini tasiyorlar.
Çagdas sarkilar
Gerekli onlara
Hem hayatlarinin
Derinliklerinden söz eden
Gerçeklestirilmis
Gerçeklestirilmemis duygularindan,
Hem
Kavgayi atesleyen
Somut
Anlasilir
Akilli sarkilar.
Beyaz, ipek gibi yagdi kar
Acilarla dolu bu dünyaya.
Insafsizlik
Vahset
Hala güçlü
Ve hala iktidarda.
Insanlar
Ölüyorlar.
Gepgenç
Simsicak
Ölüyorlar
Sanki
Ölmüyorlarmis gibi.
Bir yandan sürüp gidiyor-
Hayat;
Bir yanda tel örgüler
Parmakliklar.
Beyaz, ipek gibi yagdi kar
Yagdi kirpiklerine bir kizin
Yagdi mavi bir nehre
Saçlarima yagdi
Otobüslere
Agaçlara
Evlere.
Içimden
Oksadim onu.
Oksadim içimden
Kelebek adimlarini
Yanimdan gecen kizin.
Herhangi bir kiz
Hayalleri olan.
Istedim ki
Daha güzel
Olsun su dünya.
Istedim ki
Beyaz
Ipek gibi yagan karin altinda
Bitsin artik
Bu sürüp giden alçakliklar.
Bir bebek
Ölüm tehdidi altinda yasamasin
Besiginde.
Ve paramparça olmasin
Simsicak
Capcanli
Yasayip giderken insanlar.
Birakin beyaz
Ipek gibi yagan karin altinda
Hayallerimiz olsun.
Yasayalim
Özgür
Güzel
Düsünceli.
Anlatalim
Düsündüklerimizi birbirimize.
Sevinç egemen olsun her yerde
Insanca
Bir kaygi.
Beyaz, ipek gibi yagdi kar.
Yagsin
Dünya daha güzel olacak
Inaniyorum buna.
Bir insan kalbinin güzelligine
Çocukluguna
Sonsuz cesaretine, olanakliligina
Inandigim kadar

Ataol Behramoglu


BU ASK BURADA BITER....

Bu ask burada biter ve ben çekip giderim
Yüregimde bir çocuk cebimde bir revolver
Bu ask burda biter iyi günler sevgilim
Ve ben çekip giderim bir nehir akip gider

Bir hatiradir simdi dalgin uyuyan sehir
Solarken albümlerde çocuklar ve askerler
Yüzün bir kir çiçegi gibi usulca söner
Uyku ve unutkanlik gittikçe derinlesir

Yan yana uzanirdik ve islakti çimenler
Ne kadar güzeldin sen! nasil essiz bir yazdi!
Bunu anlattilar hep, yeni yiten bir aski
Gecerek bu dünyadan bütün ölü sairler

Bu ask burada biter ve ben çekip giderim
Yüregimde bir çocuk cebimde bir revolver
Bu ask burada biter iyi günler sevgilim
Ve ben çekip giderim bir nehir akip gider

Ataol Behramoglu


ÇOK SEVDIM BIR ZAMANLAR, SEVIYORUM YINE DE

Çok sevdim bir zamanlar, seviyorum yine de
Alip basimi gitmeyi yollar boyunca
Seyretmek bir bozkir aksamini camindan bir otobüsün
Masal sehirlerini gecerken hizla

Çok sevdim bir zamanlar, seviyorum yine de
Ürpertili, simsicak tenini kadinlarin
Salmak serin sulara gövdemi
Düsüp gitmek ardina siirin ve askin

Çok sevdim bir zamanlar, seviyorum yine de
Varoldugumu düsünmeyi, ürpererek..
Karanlik bir odada küçük bir çocuk gibi
Yagmurdan ve yalnizliktan ürkerek

Çok sevdim bir zamanlar, seviyorum yine de
Düsüncemi genis ve sonsuz olanla birlestirmeyi
Hirçin ve ele geçmezce atilgan
Uysal ve usulcacik benim olan seyi...

Çok sevdim bir zamanlar, seviyorum yine de
Ve hep sevecegim beynim ve tenim varoldukça bu dünyada
Piril piril olani, her zaman bir güz diriliginde
Degismez ve degisken olani sonsuzca...

Ataol Behramoglu
[Eylul 1978]


TÜRKIYE, ÜZGÜN YURDUM, GÜZEL YURDUM

Türkiye, üzgün yurdum güzel yurdum
Boynu bükük ay çiçegi
Siirin ve askin gelecegi.

Türkiye, üzgün yurdum güzel yurdum
Dag rüzgari, portakal bali
Alçakgönüllü, hünerli, sevdali.

Türkiye, üzgün yurdum güzel yurdum
Yazgisi kara yazilmis gelin
Kurumus sütü memelerinin.

Türkiye, üzgün yurdum güzel yurdum
Harli bir ates gibi derinde yanan
Haramilerin elinde bulanan.

Türkiye, üzgün yurdum güzel yurdum
Güngörmüs, bilge topragim
Yunus, Pir Sultan ve Nazim.

Türkiye, üzgün yurdum güzel yurdum
Bozlak, agit, halay ve zeybek
Dumani üstünde ekmek.

Türkiye, üzgün yurdum güzel yurdum
Yüzü kiris kiris anam
Aglayan narim, gülen ayvam.

Türkiye, üzgün yurdum güzel yurdum
Asmalarin üstünde gün isigi
En güzel gelecegin yakisigi.

Türkiye, üzgün yurdum güzel yurdum
Zinciri altinda kimildayan
Bitecek sanildigi yerde baslayan.

Ataol Behramoglu 
(Mayis 1980)


YASADIKLARIMDAN ÖGRENDIGIM BIR SEY VAR

Yasadiklarimdan ögrendigim bir sey var:
Yasadin mi, yogunluguna yasayacaksin bir seyi
Sevgilin bitkin kalmali öpülmekten
Sen bitkin düsmelisin koklamaktan bir çiçegi

Insan saatlerce bakabilir gökyüzüne
Denize saatlerce bakabilir, bir kusa, bir çocuga
Yasamak yeryüzünde, onunla karismaktir
Kopmaz kökler salmaktir oraya

Kucakladin mi simsiki kucaklayacaksin arkadasini
Kavgaya tüm kaslarinla, gövdenle, tutkunla gireceksin
Ve uzandin mi bir kez simsicak kumlara
Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir tas gibi dinleneceksin

Insan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildigince
Hem de tüm benligi seslerle, ezgilerle dolarcasina
Insan baliklama dalmali içine hayatin
Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasina

Uzak ülkeler çekmeli seni, tanimadigin insanlar
Bütün kitaplari okumak, bütün hayatlari tanimak arzusuyla yanmalisin
Degismemelisin hiç  bir seyle bir bardak su içmenin mutlulugunu
Fakat ne kadar sevinç varsa yasamak özlemiyle dolmalisin

Ve kederi de yasamalisin, namusluca, bütün benliginle
Çünkü acilar da, sevinçler gibi olgunlastirir insani
Kanin karismali hayatin büyük dolasimina
Dolasmali damarlarinda hayatin sonsuz taze kani

Yasadiklarimdan ögrendigim bir sey var:
Yasadin mi büyük yasayacaksin, irmaklara, göge, bütün evrene karisircasina
Çünkü ömür dedigimiz sey, hayata sunulmus bir armagandir
Ve hayat, sunulmus bir armagandir insana

Ataol Behramoglu 
(1977 Kusatmada)


AKARSUYA BIRAKILAN MEKTUP

    incecikti
    gül daliydi
    dokunsam kirilacakti
    dokunmadim
    kurudu

gitme, sonbahar oluyorum, sonrasi hiç 
agaçlar bükmesinler n'olursun boyunlarini 
neden aksam oluyorum tren kalkinca
kirlangiçlar birdenbire çekip gidince
mendiller sallaninca neden tikaniyorum
öyle çok acimasiz ki öyle birdenbire ki
az önceki çiçekler nasil da diken diken
gitme, sonbahar oluyorum, sonrasi hiç 

o sularda çimdik, bitti; köprüleri geçtik bitti
o elmanin tadi orda, o kus çoktan öttü, bitti
artik çocuk degiliz, susarak da bir seyler diyebiliriz
günler devlet alacagi, yillar bir kadehçik buzlu raki
oyunlar oyuncaksi, oyuncaklar eski sarki
kavaklara oklu yürek çizip duran o çaki
nerde simdi nerde simdi, nerde o kan sarhoslugu
gitme, sonbahar oluyorum, sonrasi hiç 
    
Hasan Hüseyin Korkmazgil
(1976)
(Çagdas Türk Siiri Antolojisi, M. Fuat)




HAZIRANDA ÖLMEK ZOR

Gece leylak ve tomurcuk kokuyor
Yarali bir sahin olmus yüregim
Uy anam anam , Haziranda ölmek zor
Çalismisim onbes saat
Tükenmisim onbes saat
Yorulmusum , acikmisim,uykusamisim
Anama sövmüs patron
Sikmisim dislerimi
Islikla söylemisim umutlarimi
Sicak bir ev özlemisim
Sicak bir yemek
Sicacik bir yatakta unutturan öpücükler
Çikmisim bir dalgadan, vurmusum sokaklara
Sokakta tank paleti
Sokakta düdük sesi
Sari sari yapraklarla dallarda
Insan iskeletleri

Gece leylak ve tomurcuk kokuyor
'Uyarina gelirse tepemde bir de çinar' demistin yillar önce
Demek ki on yil sonra
Demek ki sabah sabah
Demek ki manda gözü
Demek ki Sile bezi
Bir de memedin yüzü
Bir de saman sarisi
Bir de özlem kirmizisi
Demek ki göçtü usta
Kaldi yürek sizisi
Yillar var ter içinde tasidim ben bu yükü
Biraktim acinin alkislarina
Üç Haziran altmisücü
Bir kirmizi gül dali egilmis üstüne
Bir kirmizi gül dali simdi uzakta
Oksar yanan alnini Nazim Ustanin
Bir kirmizi gül dali egilmis üstüne
Bir kirmizi gül dali simdi uzakta
Yatiyor oralarda
Bir eski gömütlükte
Yatiyor usta

Gece leylak ve tomurcuk kokuyor

Geçsem de gölgesinden tanklarin tomsonlarin
Suramda bir kus ötüyor.
Haziran da ölmek zor......

Hasan Hüseyin Korkmazgil


SIVAS SABAHI

eylülün bulanik bir çay gibi ekime aktigi gündü
yine yasli degirmenler yine mazilar çiglik çiglik
yine bir aksamdi sivas çarsisinda
yine aksam tasiyorlardi islak sivas çarsisina kagnilar
sanki gülerken vurulmustuk sanki aksamdik
sanki bir savas ertesiydi durup yaslandigimiz
        ay altinda kerpiç ve kül ve agit

namlular yilan sirti menevis
tren düdükleri yakin uzak yabanil
ben bu gözleri bir ali galip'te gördüm
        kurtulusun bir sayfasinda
        sinsi hain simarik ve daha
içimde sivas sabahlarinin o delikanli gerinisi
sirsiklamdik
ben bu gergin havalari her zaman sevdim
bu bir kurultay havasidir bir abdurrahman halayina
      durustur bu
sigamadim gecelere
sigamadim türkülere
        sigamadim kadin sesinde anadolu aksamlarina
onlar
o kaslari yikik
        çakmaktasi gibi kuvayi milliyeciler
mustafa kemal safaginin kiyisinda öylece duruyorlar
yüreklerinde katiksiz güvenleri
yalin yüzlerinde hakli öfkeleriyle
      öylece duruyorlar
      dimdik
    ve apaydinlik
sigamadim topragimda kar akligina
sigamadim delikanli içkilere yaylamda
sigamadim nakislarla bogulan gözyaslarina
        ben bu gergin havalari her zaman sevdim

bak yine barut gibiyim sanki kurultaydayim
sanki kulaklarimda sömürge sinekleri
oysa sivas çarsisindayim gözlerime yagmur yagiyor
namlular yilan sirti menevis.
sen bir hüzzam makamindan aksama bakiyorsun
menekse gözlerinde uzak bir acinin ince bugusu
kül rengi bir tango seni uykulara çekiyor
ya bir roman kahramanisin ya da bir paris yolcusu

bu aksamlar hep böyledir karakus gibi iner yukarlardan
fabrikada sokakta perdeler arkasinda vurur insani
bu aksamlar hep böyledir, ben iste hep böyle götürülürüm
beni heryerde görürsün adres kullanmiyorum
bayraklari severim, tutsakliga yumruk gibi savrulan
  bayraklari
insanlari severim, haksizliga yumruk gibi sikilan insanlari
kötüler ali galip'seler ben kuvayi milliyeciyim
yüregimde doludizgin bir kardeslik özlemi
o safagin kiyisinda yine dimdik beklemekteyim

bir sivas sabahi var ki onu sonra gösterecegim.

Hasan Hüseyin Korkmazgil


TANIKLIKLAR'DAN

  ..................
  ..................

girdiler kapilardan
girdiler pencerelerden
mektuplardan kitaplardan telefonlardan
         girdiler kirlettiler ve gecemizi
         girdiler agrittilar ve gündüzümüzü
         isimize saygimizi
         ölümüze acimizi
         sayri yatagimizi
         özlemlere sevgilere sular gibi akisimizi
         kiyimlara kiranlara türkü türkü bakisimizi
         gözgözelik
         dizdizelik
   su hanci dünyamizi
         girdiler
         kirlettiler
       insan onurumuzu
insan yüzü güzeldir
         çirkindi bunlarinki
insan yüzü sicaktir
         soguktu bunlarinki
ellleri el degildi
         eli andiriyordu
gözleri göz gibiydi
         bakissizdilar
gögse benzer bir kafesti tasidiklari
içinde yürek yoktu
kapilarin arkasinda emeklememis
besiklere belenmemislerdi karda tipide
ev dedigin duvar kapi pencere
saygiya gerek yoktu
girdiler aksam sofralarinda evlerimize
         yoksul sabah çaylarinda girdiler
girdiler öpüsürken kuytuda
oksarken saçlarini çocugumuzun
avutmaya çalisirken acilimizi
duyumsarken sevincini insan olusumuzun
girdiler baglarken mektubumuzu
dertlesirken kapisinda kirkinci odamizin
         girdiler evlerimize

en agritan yerinde bir özlem türküsünün
bunalmis bir kahkahanin ortayerinde
tas gibi yorgunlugunda bir güzelim düsün
Ölümcül sayrilikta umarsiz yalnizlikta
kagittan kayiklar yüzdürürken geçmis sularimizda
uçurtmalar salarken umut göklerimize
kucaklarken dostlarimizi telefonlarda
         girdiler evlerimize

çirkindiler
     korkaktilar
 yarinsizdilar
geldiler itilerek
girdiler irkilerek
kararttilar gecemizi
Isirdilar karanlikta
     kanattilar türkümüzü
kirdilar çiçekli dallarimizi
tükürdüler içine ekmegimizin
agrittilar agrimizi
agrittilar vatan vatan
agrittilar dünya dünya
ve çekip gittiler
    kanli izler birakarak
      gögümüzün merdivenlerinde

yoktu yarinlari onlarin
çünkü onlar
   suç tasiyan sandik gibi
       karanliktilar

(1977)
Hasan Hüseyin Korkmazgil


YAKALADIM O SAFAGI

tohum oldum
   savruldum dörtbir yana
yeserdim kiraç kiraç
çiçeklendim güllendim
   göremedim safagini bozkirin
   tutamadim safagini bozkirin
   vuramadim türkülere vay anam
   diyemedim kimselere bu aski

geyik oldum vurdum sapa yollara
bir ben düstüm kan içinde bir avci
türkü oldum yaylalari dolastim
akip gittim göçlerle
   duruldum çadirlarda
kelepçeler karakollar süngüler candarmalar
göz oldum gözlemekten
biçak oldum doydum kana vay anam
   göremedim safagini bozkirin
   tutamadim safagini bozkirin
   vuramadim türkülere vay anam
   diyemedim kimselere bu aski

gözlerinin en sonunda
yakaladim gecesinde gözlerinin
yakaladim kuytularda
   acan gülün yalnizligini
inceciktin karanliktin uzaktin
turnalara katar katar asti daglari
nakislar dizin dizin düstü yollara
göz degildin - gözlerdin kalabalikta
el degildin ellerdin
         acili bir bayramda
çekip giden trendin safakta inen uçak
iniltiydin aksamlarimda
safak vakti bir bardak su tenimde
    diken diken kavruldugum
    tohum olup savruldugum
    yillar yili aradigim
    o safak sendin iste 

küskünlükler üstünde
yalnizliklar üstünde
saydamlasmis mavilikler üstünde
baskaldiran kölelikler üstünde
tül altinda bebek yüzü üstünde
      acan safak o safak

o safak sendin iste 
bir bulvar gecesinde
yakaladim seni ben
o safak sendin iste 

Hasan Hüseyin Korkmazgil


YILLAR SONRA

seni kimler kacirdi o güzel yazlarimdan - güzelim
nere gitti tohma deresinde - o ishakli yalnizligim
saçlarinin uzun uzun o günesli sarisi
yüzünün papatya sabahligi - haziranlarimda
gülüsünün baharligi sususunun sonsuzlugu
nere gitti sende benim olan o sonsuz özlem
seni kimler kacirdi o güzel yazlarimdan - güzelim

sen gittin - kaba kilimlerde kaldi ayak izlerim
piril piril selvilerde görkemli cevizlerde
asma alti su sesi - alacali günes sofralarinda
sen gittin - inanilmaz öksüzlükler yasadim
düstüm çetin yollara - türkülere agitlara belendim
saçlarimda bulut oldun - alnimda demirparmaklik
seni kimler kacirdi o güzel yazlarimdan - güzelim

ben çok çektim güzelim - karli daglar oldu basim
sen belki de mutluydun - güzel günler geçirdin
çünkü kaf daginda prensestin - soylu bir güzelliktin
yaklasilmaz bir varliktin - masallik bir aciydin
gözgöze geldik birgün - bir dagbasi duraginda
bindik ayni trene - kavustuk yillar sonra
seni kimler kacirdi o güzel yazlarimdan - güzelim

haziranim sarigülüm yazgünesim özlemim
nice nice sular geçti - bildin mi köprülerden
kaç bahar kaç sonbahar kaç çocuk kaç intihar
nerdesin sen nerdeyim ben ne söylüyor bu çizgiler
bu aynalar neden böyle yakindan bakiyorlar
neler anlatiyor bu sarkilar - uzak geçmisimizden
seni kimler kacirdi o güzel yazlarimdan - güzelim

aglamak bir daggülü - bir yanik orman belki
bir kurumus çesme belki - bir kimsesiz tutuklu
uçaklar otobüsler vapurlar telefonlar
haziranim sarigülüm yazgünesim papatyam
kime giydin o aklari - kim kaldirdi duvagini
kim kokladi kim bakti - bagrina kim - yillar önce
seni kimler kacirdi o güzel yazlarimdan - güzelim

Hasan Hüseyin Korkmazgil


ISTANBUL TÜRKÜSÜ

Istanbul'da Bogaziçi'nde
Bir fakir Orhan Veli'yim,
Veli'nin ogluyum,
Tarifsiz kederler içinde.

Urumelihisari'na oturmusum;
Oturmus ta bir türkü tutturmusum:

"Istanbul'un mermer taslari;
Basima da konuyor konuyor aman marti kuslari;
Gözlerimden bosanir hicran yaslari;
  Edali'm
  Senin yüzünden bu halim."

"Istanbul'un orta yeri sinama;
Garipligim, mahzunlugum duyurmayin anama;
El konusur, sevisirmis; bana ne?
  Sevdali'm
  Boynuna vebalim!"

Istanbul'da Bogaziçi'ndeyim
Bir fakir Orhan Veli,
Veli`nin oglu,
Tarifsiz kederler içindeyim.

Orhan Veli Kanik



ANLATAMIYORUM
 (MORO ROMANTICO)

Aglasam sesimi duyar misiniz,
Misralarimda;
Dokunabilir misiniz,
Gözyaslarima, elllerinizle?

Bilmezdim sarkilarin bu kadar güzel,
Kelimelerinse kifayetsiz oldugunu
Bu derde düsmeden önce.

Bir yer var, biliyorum;
Her seyi söylemek mümkün;
Epeyce yaklasmisim, duyuyorum;
Anlatamiyorum.

Orhan Veli Kanik


BAHARIN ILK SABAHLARI

Tüyden hafif olurum böyle sabahlar
Karsi damda bir günes parçasi,
Içimde kus civiltilari, sarkilar;
Bagira çagira düserim yollara;
Döner döner durur basim havalarda.

Sanirim ki günler hep güzel gidecek;
Her sabah böyle bahar;
Ne is güç gelir aklima, ne yoksullugum.
Derim ki: "Sikintilar duradursun!"
Sairligimle yetinir,
Avunurum.

Orhan Veli Kanik


BIR DUYMA DA GÖR

Bir duyma da gürültüsünü
Dallarda çitirdayarak acilan fistiklarin,
Gör bak ne oluyorsun.
Bir duyma da gör su yagan yagmuru;
Çalan cani, konusan insani.
Bir duyma da kokusunu yosunlarin,
Istakozun, karidesin,
Denizden esen rüzgarin...

Orhan Veli Kanik


BIR SEHRI BIRAKMAK

Bu sehirde yagmur altinda dolasilir
Limandaki mavnalara bakip
Sarkilar mirildanilir geceleri.
Bu sehrin sokaklari çoktur,
Binlerce insan gelir gider sokaklarinda..
Her aksam çayimi getiren
Ve bir Beyaz Rus olmasina ragmen
Hosuma giden garson kadin bu sehirdedir.

Bu sehirdedir
Valsler, foksrotlar altinda
Suman'dan, Brahms`dan
Parçalar çaldigi zaman dönüp
Bana bakan ihtiyar piyanist.

Dogdugum köye müsteri tasiyan
Sirket vapurlari bu sehirdedir.
Hatiralarim bu sehirdedir.
Sevdiklerim,
Ölmüslerimin mezarlari.

Bu sehirdedir isim gücüm,
Ekmek param.
Fakat bütün bunlara mukabil
Yine budur baska bir sehirdeki
Bir kadin yüzünden
Biraktigim sehir.

Orhan Veli Kanik, Papirüs, 1967



BIR ASKA VURAN GÜNES

Öyle sevdalar vardir, biter biter baslar;
Buruk tatlar vardir, agizda sürüp giden;
Bir aska vuran günes kolayca batmiyor.
Yaniyor bin kollu samdani, tutusuyor
Ufkunuzda çamlari göksel konaginin
Ve bir yaz aksami buhurdan gibi tüten
Hanimelllerinin morumsu bugusunda,
Bekliyor bahçemizde donuk balkonunda,
Sarmasik gülleri kokladikça kirmizi,
Hüzünler, japonfenerleri arasinda.
Öyle günler var, öyle anlar, hiç  bitmeyen!
Nasil bir isik emmisler ki sevginizden,
Ansizin baska bir yüzle güzel, kopmuslar
Büyük Irmak'tan, ayri düsmüsler desteden,
Yagmislar ilkyaz yagmurlarinca ve özlem
Açmis yaban çiçeklerini tarlanizda.
Olumsuz günler onlar, bir hiçle beslenen;
Zaman disi güvercinler, uçma bilmeyen;
Uzay atesi ovalar, ayak degmemis;
Baska bir mevsim, baska bir dal, baska yemis.
Eser kim bassa o topraga ve kim tatsa
O yemisten. Balla dolar testi, açilir
Açilmayan kilit, çiçege durur badem,
Dolanir bilgelikle mutluluk yürege.
Ak bir bulut bekler üstünüzde havada,
Kuslar iner, devinme birden bitiverir,
Çit çikmaz evrenden. Iste ortadasiniz,
Havuz, agaç, deniz, ne varsa size göre.
Iste  aydinlarda, çekilmis bir resim
Gibi kalir aklinizda, gölgesiz, duru,
Küçük bir bahçede susar gibi yaparak
Karsilikli gizemlere daldiginiz gün.

Oktay Rifat



BITTI O SEVDA..

Bitti o sevda kesildi çigliklari martilarin
Su gibi bitti, suya karsit gibi bitti
Itti kiyiyi adina deniz dedigimiz sey
Unuttuk ikimiz de her türlü yetinmezligi
Kaybetti kumarda gözlerim
Kaybetti kumarda gözleri.

Bir koru rüzgarlandi gögüs boslugumuzda sanki
Uzaklasti agaçlar birbirlerinden
Yakinlasti agaçlar birbirlerine
Yani her soluk alip verisimizde bizim
Bir mekik gibi kalbin
Bir mekik gibi kalbim
Isleyip durdu bu yitikligi yeniden.

Ne kaldi
Farkinda misin bilmem
Gündüzler..
Gündüzler biraz azaldi.

Edip Cansever


GÜL KOKUYORSUN

gül kokuyorsun bir de
amansiz, acimasiz kokuyorsun
gittikçe daha keskin kokuyorsun, daha yogun
dayanilmaz birsey oluyorsun, biliyorsun
hirçin kirçin, pembe pembe
öfkeli öfkeli gül
gül kokuyorsun nefes nefese.

gül kokuyorsun, amansiz kokuyorsun
ve aci ve yigit ve nasil gerekiyorsa öyle
sen koktukça düsümde görüyorum onu
düsümde, yani her yerde
yüzü sararmis, titriyor dudaklari
sakaklari ter içinde
tam alninin altinda masmavi iki ates
iki su
iki deniz bazan
bazan iki damla yaz yagmuru
mermerini emerek daglarinin
siirler söylüyor gene
ölümünden bu yana yazdigi siirler
kizaraktan birtakim siirlere
büyük sular büyük gemileri sever çünkü
ve odur ki büyüklük
siir insanin içinden dopdolu bir hayat gibi gecerse
o zaman ölünce de siirler yazar insan
ölünce de yazdiklarini okutur elbet
ve senin böyle amansiz gül koktugun gibi
yasamanin herbir yerinde.

gül kokuyorsun, amansiz kokuyorsun
bu koku dünyayi tutacak nerdeyse
gül, gül! diye bagiracak çocuklar bütün
herkes, hep bir agizdan: gül!
ve herseyin üstüne bir gül islenecek
saçlarin, alinlarin, gögüslerin üstüne
yüreklerin üstüne
bembeyaz kemiklerin
mezarsiz ölülerin üstüne
kurumus gözyaslarinin
titreyen kirpiklerin üstüne
kenetlenmis çenelerin
agarmis dudaklarin
unutulmus çigliklarin üstüne
kederlerin, yaslarin, sevinçlerin
ve herseyin üstüne bir gül islenecek.

bir rüzgar, bir firtina gibi esecek gül
yillarca esecek belki
ve ansizin  dünyamizi görecegiz bir sabah
görecegiz ki
biz dünyamizi gerçekten görmemisiz daha
geceyi, gündüzü, yildizlari
görmemisiz hiç 
tanismaya komamislar bizi güzelim dünyamizla.

öyleyse dostlar birakin bu yalnizliklari
bu umutsuzluklari birakin kardesler
göreceksiniz nasil
güller güller güller dolusu
nasil gül kokacagiz birlikte
amansiz, acimasiz kokacagiz
dayanilmaz kokacagiz nefes nefese.

Edip Cansever


SEVDA BIR ATES BULDU SENDE

Sevda bir ates buldu sende, egilip öptü seni
Artik kimse denizi bilmiyor.

Dirseklerini masaya koyusundan belli
Gelip gecen bir günü bitirmek istemedigini
Sevda bir umut buldu sende.

Ey bir yolcu listesinde bir ölüyü arayan
Artik kimse gözlerini bilmiyor.

Sunu imzala
Bir mektup, bir telgraf alindisi degil
Unutulmus bir sevdadir kapisini çalan
Ve sevimsiz bir terlik gibi duran odan
Kimse artik bir sey giymek istemiyor.

Sonra bir pencereden kendine
Ayisigi gibi vuran sen
Ne sana ne baskasina benziyor.

Ve iste bir dip baligi su boslugunda
Çirparaktan yüzgeçlerini
Hiç  kimseye uymayan bir mevsim öneriyor

Edip Cansever


AYDIN MISIN

Kilim gibi dokumada mutsuzlugu
Gidip gelen kara kuslar havada
Saflar tutulmus top sesleri gerilerden
Tabaninda depremi kara güllelerin
Duymuyor musun

Kaldir basini kan uykulardan
Böyle yürek böyle atardamar
Atmaz olsun
Ses ol isik ol yumruk ol
Karayeller basina indirmeden çatini
Sel sulari bastigin topragi dönüm dönüm
Alip götürmeden büyük denizlere
Çabuk ol

Tam çagi ise baslamanin dogan günle
Bul içine tükürdügün kitaplari yeniden
Her satirinda buram buram alin teri
Her sayfasi günlük güneslik
Utanma suçun tümü senin degil
Yirt otuzunda aldigin diplomayi
Alfabelik çocuk ol
Yollar kesilmis alanlar sarilmis
Tel örgüler çevirmis yöreni
Firil firil alici kuslar tepende
Benden geçti mi demek istiyorsun
Aç iki kolunu iki yanina
Korkuluk ol

Rifat Ilgaz


GEÇ AZIZIM GEÇ

Biz de yasariz azizim,
Yasamaya gelince, biz de yasariz ama,
Olmuyor cebimizden kattigimizla eglenmek,
Gönlümüzden katalim,
Varlikli kisileriz neseden yana.
Pazarimiz hos mu geceçek,
Sart degil Büyükada, Heybeli;
Çok bile gelir kayigi Hristo'nun: 
Sekiz arsin iki karis,
Kiz gibi Cibali yapisi.
Bir isaretimize bakar
Çikmazsa baligi alesta, 
Aylardan temmuz, günlerden pazar;
Yenikapi aciklarindayiz...
Birakin Hasan geçsin kürege,
Utandirmaz bu kollar sahibini.
Kabarmaz bu avuçlar
On ikisinden beri nasirlidir.
Fazla külfet istemez,
Bol sigaramiz olsun,
Köfte, ekmek, domates yeter.
Karimiz, sevgilimiz yanimizda
Basaltinda sarap testisi...
Dedik ya bugün pazar
Belki genç arkadasi
"Ilk defa günese çikardilar",
Isteriz bütün dostlar aramizda olsun;
Kiminin Hanya'dan gelir selami,
Kiminin Konya'dan
Sandalimiz genis degil, ne çare,
Gönlümüz kadar.
Ne yapalim bol sarabimiz var ya,
Onlarin sagligina içecek;
Gün ola harman ola!..
Anlariz biz de bu islerden,
Elimiz degdi de oksamadik mi,
Su "pür hayal" saçlari ?
Kim istemez "yâr"i uyutmasini "sine" de
Batan güne karsi,
"Bâde" içmesini "Yâr eli"nden?
Gözü kör olsun felegin,
Gelecekten umudumuzu kesmedik,
Içimiz öylesine ferah...
Son kadehlere dogru sorsun,
Sesi en güzelimiz bizden:
"Gam, keder ne imis?"
Yontulmamis sesimizle çevabi hazir:
"Geç azizim, geç!"

Rifat Ilgaz


YORULMAZ ISÇILERIYIZ ASKIN

Bütün gün kirlara bakmisim
Basaklarla kimildanan
O bitek yalnizliga
Burnumda gökyüzünun ince kokusu
Bütün gün sana bakmisim
Derin miriltilarla irmaga karisan
Çakintili gövdene senin
Uzanmisim terli topraga
Yanina gözlerinin
Çiplak gecelere dokunuyorum
Yazin ve düslerin sicak kivrimlarina
Denizi baslatiyor dudaklarinin tuzu
Yüregim kamasiyor savkindan
Ellerim bögürtlen moru
Yorulmaz isçileriyiz askin.
Soluk soluga islak yaylar
Ürkek sokulmalarin
Ormanlari uyandiriyor kanimin gürültüsü
Basdöndürücü yerlerindeyim dagin
Kollarimdan akan irmak,
Sonsuza tamamlaniyorum...

Mehmet Basaran


AYRILIK SEVDAYA DAHIL

Acilmis sarmasik gülleri kokulariyla baygin
En görkemli saatinde yildiz alacasinin
Gizli bir yilan gibi yuvarlanmis içimde kader
Uzak bir telefonda aglayan yagmurlu genç kadin
Rüzgar uzak karanliklara surmus yildizlari
Mor kivilcimlar geçiyor daginik yalnizligimdan
Onu çok ariyorum onu çok ariyorum
Heryerimde vücudumun agir yanik sizilari
Bir yerlere yildirim düsüyorum
Ayriligimizi hissettigim an demirler eriyor hirsimdan
Ay isigina batmis karabiber agaçlari gümüs tozu
Gecenin irmaginda yüzüyor zambaklar yaseminler unutulmus
Tedirgin gülümser
Çünkü ayrilik da sevdaya dahil çünkü ayrilanlar hala sevgili
Hiç  bir ani tek basina yasayamazlar
Her an ötekisiyle birlikte hersey onunla ilgili
Telasli karanlikta yumusak yarasalar
Gittikçe genisliyen yakilmis ot kokusu
Yildizlar inanilmiyacak bir irilikte
Yansimalar tutmus bütün sahili
Çünkü ayrilmanin da vahsi bir tadi var
Öyle vahsi bir tad ki dayanilir gibi degil
Çünkü ayriliklar da sevdaya dahil
Çünkü ayrilanlar hala sevgili
Yanlizlik hizla alçalan bulutlar karanlik bir agirlik
Hava agir toprak agir yaprak agir
Su tozlari yagiyor üstümüze
Özgürlügümüz yoksa yalnizligimiz midir
Eflatuna çalar puslu lacivert bir sis kusatti ormani
Karanlik çöktü denize
Yanlizlik çakmak tasi gibi sert elmas gibi keskin
Ne yanina dönsen bir yerin kesilir fena kan kaybedersin
Kapini bir çalan olmadi mi hele elini bir tutan
Bilekleri bembeyaz kugu boynu parmaklari uzun ve ince
Simsicak bakislari suç ortagi kaçamak gülüsleri gizlice
Yalnizlarin en büyük sorunu tek basina özgürlük ne ise yarayacak
Bir türlü çözemedikleri bu ölü bir gezegenin soguk tenhaligina
Benzemesin diye özgürlük mutlaka paylasilacak suç ortagi bir 
sevgiliyle
Sanmistik ki ikimiz yeryüzünde ançak birbirimiz için variz
Ikimiz sanmistik ki tek kisilik bir yalnizliga bile rahatça sigariz
Hiç  yanilmamisiz her an düsüp düsüp kristal bir bardak gibi
Tuz parça kirilsak da hala içimizde o yanardag agzi
Hala kipkizil gülümseyen sanki atesten bir tebessüm zehir 
zemberek ASKIMIZ

Attila Ilhan


BEN SANA MEcBURUM

ben sana mecburum bilemezsin
adini mih gibi aklimda tutuyorum
buyudukçe büyüyor gözlerin
ben sana mecburum bilemezsin
içimi seninle isitiyorum

agaçlar sonbahara hazirlaniyor
bu sehir o eski Istanbul mudur
karanlikta bulutlar parçalaniyor
sokak lambalari birden yaniyor
kaldirimlarda yagmur kokusu
ben sana mecburum sen yoksun

sevmek kimi zaman rezilce korkuludur
insan bir aksamüstü ansizin yorulur
tutsak ustura agzinda yasamaktan
kimi zaman ellerini kirar tutkusu
birkaç hayat çikarir yasamasindan
Hangi kapiyi çalsa kimi zaman
arkasinda yalnizligin hinzir ugultusu

Fatih'te yoksul bir gramofon çaliyor
eski zamanlardan bir cuma çaliyor
durup köse basinda deliksiz dinlesem
Sana kullanilmamis bir gök getirsem
haftalar ellerimde ufalaniyor
ne yapsam ne tutsam nereye gitsem
ben sana mecburum sen yoksun

belki Haziran'da mavi benekli çocuksun
ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor
bir silep siziyor issiz gözlerinden
belki Yesilköy'de uçaga biniyorsun
bütün islanmissin tüylerin ürperiyor
belki körsun kirilmissin telas içindesin
kötü rüzgar saçlarini götürüyor

ne vakit bir yasamak düsünsem
bu kurtlar sofrasinda belki zor
ayipsiz fakat ellerimizi kirletmeden
ne vakit bir yasamak düsünsem
sus deyip adinla basliyorum
içimsira kimildiyor gizli denizlerin
hayir baska türlü olmayacak
ben sana mecburum bilemezsin.

Attila Ilhan


BÖYLE BIR SEVMEK

ne kadinlar sevdim zaten yoktular
yagmur giyerlerdi sonbaharla bir
azicik oksasam sanki çocuktular
bir aksam korkudan gözleri sislenir
ne kadinlar sevdim zaten yoktular
böyle bir sevmek görülmemistir

hayir sanmayin ki beni unuttular
hala arasira mektuplari gelir
gerçek degildiler birer umuttular
eski bir sarki belki bir siir
ne kadinlar sevdim zaten yoktular
böyle bir sevmek görülmemistir

yalnizliklarimda elimden tuttular
uzak fisiltilari içimi ürpertir
sanki gökyüzünde bir buluttular
nereye kayboldular simdi kimbilir
ne kadinlar sevdim zaten yoktular
böyle bir sevmek görülmemistir.

Attila Ilhan


KORKARIM
 
ay soluk soluga
yildizlar akla ziyan bir irilikte
uzaydan yanmis kibrit kokulari
     koklasam korkarim
         koklamasam
gizli yilan isliklariyla özsuyu zaptediyor
henüz birer iskelet gibi çiplak
asagidan yukariya agaçlari
      çiçekleri uyandi uyanacak
  koparsam korkarim
  koparmasam
öyle yogun bir elektrikle
      çitirdar ki saçlari
kim degse tutusacak
     dokunsam korkarim
         dokunmasam
gözleri bir yangin baslangicidir
dudaklari kirmizi alarm
ugultusu sehre yayilir
      sokak sokak
tutulsam korkarim
 tutulmasam
 
Attila Ilhan


ÜÇÜNÇÜ SAHSIN SIIRI
 
Gözlerin gözlerime degince
Felaketim olurdu aglardim
Beni sevmiyordun bilirdim
Bir sevdigin vardi duyardim
Çöp gibi bir oglan ipince
Hayirsizin biriydi fikrimce
Ne vakit karsimda görsem
Öldürecegimden korkardim
Felaketim olurdu aglardim
Ne vakit maçka'dan geçsem
Limanda hep gemiler olurdu
Agaçlar kus gibi gülerdi
Bir rüzgar aklimi alirdi
Sessizce bir cigara yakardim
Kirpiklerini egerdin bakardin
Üsürdüm içim ürperirdi
Felaketim olurdu aglardim

Aksamlar bir roman gibi biterdi
Jezabel kan içinde yatardi
Limandan bir gemi giderdi
Sen kalkip ona giderdin
Benzin mum gibi giderdin
Sabaha kadar kalirdin
Hayirsizin biriydi fikrimce
Güldü mü cenazeye benzerdi
Hele seni kollarina aldimi
Felaketim olurdu aglardim
 
Attila Ilhan


SIMDI SEVISME VAKTI

Çiplak heykeller yapmaliyim,
Çirilçiplak heykeller
Nefis rüyalariniz için
Ey önünden gecen ak sakalli kasketli,
Yirtik mintanindan adaleleri gözüken
Dilenci
Sana önce
Siirlerin tadini
Asklarin tadini
Kitaplardan tattirmaliyim
Resimlerden duyurmaliyim. resimlerden...

Su oglan çocuguna bak
Firça salliyor
Kokmus manifaturacinin ayagina
Dörtyüzbin tekliginden
On kurus verecek

Seni satmam çocugum 
Dörtyüzbin teklige,
Ne güzel kaslarin var
Ne güzel bileklerin
Hele ne elllerin var, ne elllerin.

Söylemeliyim,
Yok
Yok... meydanlarda bagirmaliyim.
Bu küçük
Güllerin buram buram tüttügü
Anadolu sehri kahvesinde
Kiraz mevsiminin
Sevisme vakti oldugunu.

Resimler seyrettirmeli, siirler okutturmaliyim
Bayginlik getiren siirler
Kiraz mevsimi, kiraz
Küfelerle dolu pazar.
Zambaklar geçiriyor bir kadin.
Bir kadin bir bakraç yogurt götürüyor
Salliyor boyaci çocugu firçasini
Belediye kahvesinde hâlâ o eski, o yalanci
O biçimsiz bizans sarkisi.

Sana nasil bulsam, nasil bilsem,
Nasil etsem nasil yapsam da 
Meydanlarda bagirsam
Sokak baslarinda sazimi çalsam
Anlatsam su kiraz mevsiminin  
Para kazanmak mevsimi degil
Sevisme vakti oldugunu...

Bir kere duyursam hele güzelligini, tadini,
Sonra oturup hüngür hüngür aglasam
Bos geçirdigim, bagirmadigim sustugum günlere
Mezarimda bu güzel, uzun kasli boyaci çocugunun
Oglu bir siir okusa
Karacaoglan'dan
Orhan Veli'den
Yunus'tan, Yunus'tan...

Sait Faik Abasiyanik


BEN ASK ADAMIYIM

Dolastigim denizlerce düsünüyorum,
Binecegim son gemi degil midir
Hayir sahibi omuzlarda giden tabut.
Herkes gibi teselliye muhtaç olsaydim eger,
Derdim ki: "Elbet bir aglayanim olur benim de;
Ramazan geceleri Yasin okuyanim,
Baharda kabrime menekse getirenim de."

Fakat bütün bunlar da olur,
Yine tasa etmem,
Yine kirilmam kimseye.
Ben ask adamiyim,
Sevmeye geldim insanlari,
Gönlümle, elimle, kafamla sevmeye;
Hesapsiz, karsiliksiz,
Ayrilik gayrilik gözetmeden.
Gun gelip gidersem sayet,
Öyle severekten gidecegim ki,
Karanlik kiyilardan bile olsa,
Candan selamlarim,
Civarimdan geceçek gemileri;
Günesli gemileri;
Sarkili gemileri;
Içlerinde kendim varmisim gibi!

Cahit Sitki Taranci


DESEM KI

Desem ki vakitlerden bir Nisan aksamidir,
Rüzgarlarin en ferahlaticisi senden esiyor,
Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini,
Ormanlarin en kuytusunu sende gezmekteyim,
Senden kopardim çiçeklerin en solmazini,
Topraklarin en bereketlisini sende sürdüm,
Senden tattim yemislerin cümlesini.

Desem ki sen benim için,
Hava kadar lazim,
Ekmek kadar mübarek,
Su gibi aziz bir seysin;
Nimettensin, nimettensin!

Desem ki...
Inan bana sevgilim inan,
Evimde senliksin, bahçemde bahar;
Ve soframda en eski serap.
Ben sende yasiyorum,
Sen bende hüküm sürmektesin.
Birak ben söyleyeyim güzelligini,
Rüzgarlarla, nehirlerle, kuslarla beraber.
Günlerden sonra bir gün,
Sayet sesimi farkedemezsen,
Rüzgarlarin, nehirlerin, kuslarin sesinden,
Bil ki ölmüsüm.
Fakat yine üzülme, müsterih ol;
Kabirde böceklere ezberletirim güzelligini,
Ve neden sonra
Tekrar duydugun gün sesimi gökkubbede,
Hatirla ki mahser günüdür
Ortaliga düsmüsum seni ariyorum.

Cahit Sitki Taranci


OTUZ BES YAS

Yas otuz bes! Yolun yarisi eder.
Dante gibi ortasindayiz ömrün.
Delikanli çagimizdaki cevher,
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yasina bakmadan gider.
Sakaklarima kar mi yagdi ne?
Benim mi Allahim bu çizgili yüz?
Ya gözler altindaki mor halkalar?
Neden böyle düsman görünüyorsunuz;
Yillar yili dost bildigim aynalar?
Zamanla nasil degisiyor insan!
Hangi resmime baksam ben degilim:
Nerde o günler, o sevk, o heyecan?
Bu güler yüzlü adam ben degilim
Yalandir kaygisiz oldugum yalan.
Hayal meyal seylerden ilk askimiz;
Hatirasi bile yabanci gelir.
Hayata beraber basladigimiz
Dostlarla da yollar ayrildi bir bir;
Gittikçe artiyor yalnizligimiz
Gökyüzünün baska rengi de varmis!
Geç farkettim tasin sert oldugunu.
Su insani bogar, ates yakarmis!
Her dogan günün bir dert oldugunu,
Insan bu yasa gelince anlarmis.
Ayva sari nar kirmizi sonbahar!
Her yil biraz daha benimsedigim.
Ne dönüp duruyor havada kuslar?
Nerden çikti bu cenaze? Ölen kim?
Bu kacinci bahçe gördüm tarumar.
N'eylesin ölüm herkesin basinda.
Uyudun uyanamadin olacak
Kim bilir nerde, nasil, kaç yasinda?
Bir namazlik saltanatin olacak.
Taht misali o musalla tasinda.

Cahit Sitki Taranci






Nazim Hikmet Siirleri Derlemesi:
Ahmet Altan Yazilari:
Anasayfaya Dönüs: